Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Parçala - Böl - Yönet

Tarih: 17.02.2005
  Yazdır

 

DR. ZEYNEL ABİDİN ERDEM 30 ARALIK TARİHLİ STAR GAZETESİ MAKALESİ

PARÇALA - BÖL – YÖNET

Refik Hariri dediğiniz zaman durup biraz düşünmeniz gerekir. Orta Doğu siyasetinin en önemli isimlerinden Lübnan Eski Başbakanı Hariri gerçekten Orta Doğu’nun Özal’ı idi. Başarılı bir denge adamı. Suriye dostu, İsrail dostu, Rusya dostu, ABD dostu, İngiltere dostu, İtalya dostu, Fransa dostu ve Beyrut’un en kritik döneminde barış fonksiyonlarının en üst düzeyinde görev yaparak 6 defa Başbakanlığa seçilmiş önemli bir şahsiyet. Sayın Refik Hariri’nin ailesine , tüm İslam Alemine ve Lübnan Halkına Başsağlığı diliyoruz.

Peki böyle bir şahsiyeti kim ve niçin öldürür? İşte bunu çok derinden düşünerek çoook uzun vadeli projelerin Orta Doğu’da uygulanmaya konulmaya başladığının önemli işaretlerinden bir tanesi. Önümüzdeki dönemlerde başka ülkelerin liderleri veya geçmişte lider olan şahsiyetlerin iyi korunması gerektiğine inanıyorum. Çünkü her lider taraftar sahibidir ve her taraftar liderine Orta Doğuda bağlıdır. O halde önümüzdeki dönemde gelişecek olayların işaretleri şöyledir: Bunu bu vurdu, onu şu vurdu, derken siz de vuruşun. İşte Orta Doğu’nun kaderi 1900’lerde de aynı, 1800’lerde de aynı. Geri dönüp baktığınız zaman hançerlenmiş padişahlar, krallar görüyoruz. Geriye dönüp baktığınız zaman cesetleri köpeklere yedirilmiş prensler görüyoruz. Çünkü bu bölgede ecdadına, tarihine, atasına, töresine, bayrağına, vatanına ve toprağına sahip insanlar var. Birileri onları köle etme amacına uygun kullanmak istedi. “Hayır” dediler. “Ödersin” dedi. “Olsun” dediler. Köpeklerin dişleri arasında cesetleri parçalandı. Ödedi. İşte tekrar ediyorum, Orta Doğu’nun kaderi bu. Bundan sonra Türkiye ve Türkiye konumundaki diğer Orta Doğu ülkelerinde cereyan edecek hadiselerin dikkatle takip edilmesi gerekmektedir. Yukarıda söylediğim gibi liderlerin iyi korunması, dikkatli davranılması ve istihbarat örgütlerinin kenetlenerek yabancı ajanların faaliyetlerini yakından izlemesi gerekmektedir. Bu ne demektir ? Bu olacak hadiseleri başından yakalayıp engellemek, bazı kişilerin emel ve arzularının önüne geçmek demektir. Kötü projelerin akamete uğratılması demektir. Allah bu coğrafya içersinde yaşayan insanlara yardımcı olsun. Dualarımız ve duygularımız bunu icap ettiriyor.

Kimliklerden Din İbaresinin Çıkarılması

Tarihte “Geçilmez Gelibolu”nun etkisinden hala titreyen Batı önce Türkiye’nin din birliğini, dil ve kültür birliğini, bölünmez bütünlüğünü, orduya karşı olan saygı ve sevgisini yoketme, zayıflatma ve daha sonra da parçalayıp bölme amacında olduğunu dün alınan Avrupa Birliği kararı ile bir kez daha ortaya koymuştur. Aşağıda sıraladığımız alınan bu karara % 99 oranındaki Müslüman Türk Halkının katılmadığını bildirmek isterim. 1- Hiçkimse iç meselemiz olan din konusuna karışamaz. 2-Hiçkimse Milli Güvenliğimizi azaltma veya çoğalma emri ya da talimatı veremez. 3-AB raporunda yer alan “Kimliklerden din ibaresinin çıkarılması ve din derslerinin zorunlu olmaması” talebi iç meselemizdir. Karar bize aittir.

Okul kitaplarına dahi müdahele ediliyor

Henüz netleşmediği ve bu şartlarda girilmeyeceğini de düşündüğümüz Avrupa Birliği adına ülkemizin şimdiden parçalanıp bölünmesi, etnik gruplara ayrılması yanlıştır. Gelecekte “rahat – hazırol”u isteyecekleri grup ve kişilere bu fikirlerin empoze edilmesine imkan verilmemelidir. Aksi takdirde 15 sene sonra Türkiye’de dinine, ordusuna küfreden, bölünmez bütünlüğü ve parçalanmayı hedef alan yeni provakatörler ücret karşılığı bu ülkede cirit atacaktır. Zaten şu anda istihbarat örgütlerimizin 3 katı kadar Türkiye’de mevcut ajan ve bölücüler gerekeni yapma çabasını göstermektedirler. Osmanlılardan bize miras kalan ve Atatürk tarafından bize empoze edilen değerlere sahip, ülke toprağını kutsal kabul eden ve vatanını seven insanların karşısında bugün Çin Seddi gibi duruyoruz, gelip çarpıp geri düşüyorlar. İşte bu kalkanı kırmaya, ülkeyi bölüp, parçalayıp, yutmaya çalışan yabancılar olduğu kadar, aynı amaç için uğraşan dahili ajanlar da vardır. Dün bütün televizyonlarda kurdukları sözde vakıflarla dinimize, askerimize, Atatürk’e tahammül edemediklerini, evlerden, okullardan, camilerden, kışlalardan, eğtim kitaplarından silmek istediklerini bildirerek, “dahili birlik ve beraberliği kaldırın” diye bize emir verdiler. Bunları söyleyenler bizim vatandaşlarımız, Müslüman kardeşlerimiz, Süryanilerimiz, Ermenilerimiz, Arap kökenlilerimiz değildi. Asıl onlara ne denmesi gerekiyor? Onu merak ediyorum.

 

 

Yorumla