Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

İş Dünyasının Bakışı

Tarih: 9.09.2006
  Yazdır

Bugün yaşananları gerçekten anlayabilmemiz için hem 'geleceğe dair sağlıklı öngörülerde' bulunmamız, hem de 'geçmişe dair gerçekçi analizler' yapmamız gerekiyor. Bir kere kullanmıştım, çok sevdiğim o sözü tekrarlamak isterim: 'Hayat ileriye doğru yaşanır, ama geçmişe doğru anlaşılır.'

Lübnan'a asker gönderme kararı ve onunla birlikte Ortadoğu coğrafyasında şekillenmeye başlayan 'büyük fotoğraf' aslında kimilerine göre hiç de sürpriz gelişmelerin ürünü değil. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz yıl Washington'a yaptığı ziyarette tanınmış iş adamı Zeynel Abidin Erdem ile Ortadoğu'nun tarihi ve Türk-ABD ilişkilerinin seyri üzerine uzun uzun sohbet etmiştik. Şimdi düşünüyorum da Zeynel Bey'in o gün söyledikleri gerçekleşiyor. Bu iki konuyu derinlemesine anlamak için öncelikle binlerce yıllık Ortadoğu tarihini bilmek ve incelemek gerekiyor. Ama aynı zamanda yakın tarihe, bilhassa Özal dönemine bakmakta fayda var.

O günleri iyi bilen, Özal'a yakın olduğu için pekçok tarihi olaya tanıklık eden, 'kanaat önderi' Zeynel Abidin Erdem, bakın neler söylüyor:

'Türkiye'nin Amerika'ya, Amerika'nın da Türkiye'ye kesin ihtiyacı var. Son zamanlarda araya mesafe girdi, yeniden stratejik ortaklığı kurmaları gerekiyor. Türkiye olmadan ABD, Ortadoğu'da ve dünyada gerçek süper güç olamaz. Etkili politikalar üretemez. ABD'siz bir Türkiye ise Ortadoğu'da istemediği gelişmelerle muhakkak karşılaşır. Tarih bize bunu gösteriyor. İki taraflı bakalım, bugün Irak'ta yaşananlar hem ABD'yi hem Türkiye'yi rahatsız ediyor. Tezkerenin reddiyle başlayan süreçte iki taraf da bugün bedel ödüyor.'

Zeynel Bey haklı. 'Ankara-Washington hattında kopukluk' ABD'ye çok pahalıya patlıyor. İnsan, para, emek ve güç kaybı yaşıyorlar. Kuzey Irak'taki oluşumlar ise bize fatura çıkartıyor. O halde ilişkileri onarmak gerekir. Lübnan tezkeresi bunun için hayati bir adım olmuştur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ekimin ilk haftasında Washington'a gidiyor. Başbakan'dan sonraki bir tarihte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da ABD'yi ziyaret edecek. Daha fazla tahammülü olmayan bu soğukluğun tamamen giderilmesi gerekiyor. Lafta değil, gerçekte bir işbirliğine ihtiyaç var.

Tezkerenin reddine bu tepki niye?

Türk-ABD ilişkileri Özal döneminde altın çağını yaşamıştı. Bu ilişki pratiği yerleştirilirken kuşkusuz, rahmetli Turgut Özal'ın geleceğe dair öngörüleri belirleyici olmuştu. Özal'ın bundan 20 sene önce yaptığı öngörüler bugün Ortadoğu'da neredeyse aynen gerçekleşiyor. Turgut Bey, bugün Irak'ta, Filistin'de ve Lübnan'da yaşananları o zaman tahmin ediyordu. Türkiye'yi ona göre pozisyonlamıştı.

Peki tezkerenin reddine ABD niye bu kadar sert tepki gösterdi? Bu soruyu Zeynel Bey'e yönelttim. İşte değerlendirmesi:

'ABD burada bir hata yapıyor. Demokratik iradenin kullanımına saygı duymalıdır. O zaman Meclis, millet iradesini bu yönde kullandı, bu bir hata olabilir. Ama saygı duyulmalıdır. Aynı Meclis bugün Lübnan için tezkereyi geçirdi. Buna da saygı duymak lazımdır. Belki bu süreç en başından itibaren Washinton'a iyi anlatılamadı. Yoksa herhangi bir ülkedeki demokratik iradeye tepki göstermeleri beklenemez. Sonuçta nasıl bir algı oluştuysa, 60 bin ABD askeri Akdeniz'e gelmişti. Tezkerenin reddini beklemiyorlardı. Hayalkırıklığı oradan çıktı. Lübnan olayı gösterdi ki herkes hatalardan ders almış.'

Yorumla