Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Fotoğraf Sanatçısı Lütfü Özgünaydın'ın Mardin Fotoğraflarını İçeren Kitabının 3. Baskısı Yapıldı

Tarih: 1.01.2009
  Yazdır

 

Fotoğraf Sanatçısı Lütfü Özgünaydın’ın Mardin fotoğraflarını içeren kitabının 3. baskısı yapıldı

 

Fotoğraf Sanatçısı Lütfü Özgünaydın’ın Mardin fotoğraflarını içeren kitabının 3. baskısı yapıldı.

Özgünaydın’ın fotoğraflarının kendisine ait kısa denemeleri ile birlikte sunulduğu kitap yöre insanının hayatından kesitler sunuyor.

Lütfi Özgünaydın ‘ın Dr.Zeynel Abidin ERDEM ‘in Mardin ‘de doğduğu evi anlatan yazısı.

HACI BEYİN KONAĞI:

Savur’a son gidişimde Abidin Öztürk gezdirdi ve misafir etti beni. Çarşının ortasındaki camiden sağa dönüp yukarı çıktık. Çok sevdiğim konağın önünde durduk. Kale duvarını andıran duvarların arkasında ki bu konağın içini çok sevmiştim. İlk gelişimde müze odayı gördüğümde şaşırmıştım.

Bu konağı, yüz seksen yıl önce Zeynel Abidin Erdem’in büyük dedesi Hacı Abdullah Bey yaptırmış. Zamanla çocuk ve torunlarına yetmeyince, Aynalı Köşk'ün etrafında kümelenen ve köşkleri inşa etmek durumunda kalmış. Ulaşım imkânlarının olmadığı, bir dönemde bu binanın nasıl yapıldığını düşünmeden edemiyor insan. Kapısı, pencereleri sütunlar, kemerler, kat silmeleri ile bir şatoyu andırıyor. Sur duvarı gibi yükseliyor, heybetli.. Sanki gücünü sergilemek istemiş bunu yaptıran… Ya da o kentin üzerine kol kanat olduğunu söylemiş yukardan. Güneşten rengini alan asırlık taşlarla örülmüş duvarın ortasında naif iki pencere, insani şaşırtıyor. İnsan önce güç gösterilerini, savaşları baskınları düşünürken, iş birden değişiyor. Ana kapıdan içeri girip, avluyu geçip, evin girişine geldiğinizde, asma kat gibi ahşaptan yapılmış bir bölümün önünde nefeslenmek istiyorsunuz. Burada kışlık erzak, elmalar, ayvalar, üzümler saklanırmış. Hiç bozulmadan kış soğuğuna kadar kalırmış.

Babaannelerinin kilerlerini anımsayanlar bilir bu kokuyu. Mis gibi ayva kokusu, sanki bin yıl hiç gitmeyecekmiş gibi, duvarlarda yerini alır. Elmanın kokusu ise yerdeki toprak sedirin üstündedir. Öylece bakakaldım bu ilginç kilere. Sonra, bildiğim konağın muhteşem odasından kafamı içeri uzattım. Elişi muhteşem örtülerin serildiği sedirlere, yüz yıllık sandalyelere, Mardin’in simgesi olan meşhur aynalı tavana baktım uzun uzun. Kapısına kıyamıyorum elimi değdirmeye. Yüz elli yıllık ahşap kapıya her gün yüzlerce el değerse ne olur sonra. İçeri girdim. Bir Tanrı misafiri olarak anılarını dinlemeye talip oldum. Gözlerimi kapattım. Fısıltıları hissettim, duaları, ilahileri duydum. Arapca, Süryanice, Türkçe,.. Daha nice güzel dillerde anılarını anlattılar. Yüreğim ısındı o anda. Bir kez daha baktım odanın her köşesine. Zihnime nakşederek, Zeynel Abidin Bey’in büyük dedesine şükranlarımı sunarak

Yorumla