Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Başbakan Sayın Erdoğan Meclis Gücüne Dayanarak Gerçek Bir Başbakanlık Yaparak, Meclisin İradesini Kullanarak, Türk Milletinin Önünü Açtı.

Tarih: 27.10.2004
  Yazdır

 

HABERTÜRK TV – DR ZEYNEL ABIDIN ERDEM CANLI YAYINDA

PROGRAM SUNUCUSU MELDA YÜCEL- Sayın Seyirciler, Avrupa Birliği morali piyasalara yine yansımaya devam ediyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında haftanın son işlem gününde de olumlu havanın yeni rekorlara imza attığını görüyoruz. Değerlendirmelere makro ekonomik olarak yani genel fotoğrafa bakmak istiyoruz. Bu konuda da önemli bir isme danışacağız: Dr.Zeynel Abidin Erdem, Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı . Yayınımıza hoş geldiniz Zeynel Bey,

DR. ZEYNEL ABIDIN ERDEM: Günaydın Sayın Yücel.

HABERTÜRK- Günaydın Sayın Erdem. Dün Brüksel’den esen hava son derece olumluydu, hiç bu kadar beklenmiyordu denilebilir. Hatta bu noktada, zina konusunun gündeme gelmesi bir tereddüt yaratmıştı dedik ama ardından önemli, net, olumlu açıklamalar geldi. Bu görüşmelerin ardından piyasalardaki yansımalarını görüyoruz. Siz genel fotoğrafa baktığınızda şu anda AB açısından nerde bulunuyoruz? Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

ZAE- Bana göre dün tarihi bir olay gerçekleşti. Sayın Erdoğan meclis gücüne dayanarak gerçek bir başbakanlık yaparak, meclisin iradesini kullanarak, Türk milletinin önünü açtı. Biz bu son kendi ayağımızı attığımız çelmeyi son anda bir şansla çözebildik. Varsayalım ki Verhaugen masaya oturmaz, geçmişteki olduğu gibi çözümsüz bir tabloyla karşımıza çıkar ve bu görüşmeyi belli bir müddet erteleyelim diyebilirdi. O anda, bu kararın hangi tarihe uzanacağı hiçbir zaman belli olmazdı. Ama dün bu başarıldı. Sayın Erdoğan büyük bir başarı gösterdi. Verhaugen de çok büyük bir başarı gösterdi. Ve lüzumsuz bir şekilde ortaya çıkan, dünyada da hiç kimsenin konuşmadığı iki meseleyi, Türkiye kendi gündemine nasıl aldıysa, bugün de gündemden otomatikman çıkardı. Türk Ceza Kanunu ise geçmişte olduğu gibi uygulama yönünden de eksikleri olan bir durumda. Şu an yürürülükte olan Ceza Kanunu meselesi, Avrupa Birliğine girmekte olan bir ülkede söz konusu olmaması, konuşulmaması, görüşülmemesi gereken bir noktadadır. Bu konunları gündeme alıp konuşmak Avrupalıları bu konuda tereddüte düşürmek, “acaba saklı duran ve yarın ortaya çıkacak konular mı var ?” diye düşündürmek çok gereksizdi. Hele hele bu son olayda; Samsun’daki düzen sağlamak amacıyla insanları taciz eden belediye mensuplarının davranışları çok yanlıştı. Belediye Başkanı “ben bu şekilde talimat vermedim, bunlar işgüzarlık yapıyorlar” demesi olaya tuz biber oldu. Siz kimsiniz, ordaki memur kim? Türkiye Cumhuriyeti’nde insan hak ve özgürlükleri anayasanın teminatı altındadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu teminatını emniyet kuvvetleri yerine getirir. Emniyet görevlileri vilayete bağlıdır. Vilayet, Cumhuriyet savcılığının teminatı ile belirlenmiş kanunlarla insanların hal ve gidişini takip eder. Bu adam, bir erkek parkta kız arkadaşının elini tuttu diye motorsikletle taciz edici bir davranış biçimi içerisindedir. Avrupaya adımını atmak üzere olan medeniyeti içine sindirmiş Türkiye olarak, İran’dan farklı olduğumuzu her zaman bağırarak söylediğimiz bir dönemde, Samsun’da alakasız, kanunsuz ve hatta sınırlarını aşan bir şekilde, insan hak ve özgürlüklerini ihlal eden bu manzaraları biz Türkiye’de yaşamak istemiyoruz. Şunu unutmamalıyız: Bugün bir anket yapılsa Türkiye’de %99.9 oranında bir çoğunluk Samsun’daki olayı kınayacaktır.

HABERTÜRK - Evet düşüncede bir reform gerekiyor. Biz sizin söylediklerinizden bunu anlıyoruz. Avrupa Birliği ve ona hazırlık açısından en yüksek kademelerden itibaren en küçük toplum bireyine kadar bu reformun yapılması gerekiyor.

Bu atılan adımın, zina konusundaki o sert çıkışın bir çelme olduğunu mu düşünüyorsunuz ? Sizce bu stratejinin ve satrancın bir parçası mı yoksa bir talihsizlik mi?

ZAE- Ben talihsizlik kabul ediyorum. Türkiye satranç oynama lüksüne sahip değildir. Çünkü Türkiye’nin seçenekleri bellidir. Bir Belçikalının yüzlerce seçeneği vardır. Hatta bir Yunanlının, yarın Hırvatın, Güney Kıbrıs’ın seçeneği vardır. Türkiye’nin seçeneği yoktur. Türkiye belli bir standart içerisinde ekonomik, siyasal ve sosyal açılıma doğru gitmelidir. Türkiye “ bir takım lüksleri kullanıyorum deyip zina meselesini öne çıkarıp kendine çelme atmamalıdır. Çünkü Avrupalılar bir şey üzerinde duruyor: Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı. : Geçmişte bunun örnekleri yaşanmış ve tartışması yapılmıştır. Onun için burada satranç yoktur. Bu bir çelmeydi ve Türkiye’ye Avrupa Birliğinin kapısını engelleyici bir unsurdu. Ama şu anda ortadan kalktı. Şimdi Türkiye bu fırsatı ekonomiye nasıl çevirmeli. Onu düşünmelidir. Bugün borsalarımız düzgün gidiyor. Dolar ve diğer döviz çizgilerimiz olumlu bir şekilde hareket halindedir. Yarın dikkatli olup 2 ay içerisinde gün ve tarih verilene kadar bu tip işleri, yanlışları satranç oyunu diye öne çıkarıp, geleceğimizle oynamamalıyız.

HABERTÜRK- Sayın Erdem, dünkü kararın ardından pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi olağanüstü toplanıyor. Bugün sizin tarafınızdan yapılan değerlendirme de Meclisimize giden önemli bir mesaj diye düşünüyorum. Pazar günü zina konusu gündeme gelmeyecek. Bunu Brüksel’de Sayın Başbakan söyledi ve bunun sözünü verdi. Ama başka ayrıntılar da çıkar mı? Yani söylediklerinizden şunu çıkartıyorum: Türkiye’nin böyle bir seçeneği yok, bize herhanbi başka bir toleransı daha tanınmaz.

ZAE- Sayın Yücel, Tükiye Büyük Millet Meclisi bugün çok güçlü bir durumdadır. Tek parti dönemini yaşıyoruz. Eğer koalisyonlar döneminde olsaydı fısıltılar ve partilerin kendi iç kıskançlıkları dolayısıyla birbirlerine engel olabilirlerdi. Ama burada unutmayın ki yasayı meclisten geçirebilecek bir çoğunluğa ve güce sahip bir başbakan var. Sayın Başbakan Avrupa Birliği toplantısından Türkiye’yi arıyor ve bu meseleyi çözdüm diye masadan kalkıyor. Bugün şu anda TBMM’nin AKP’li bütün milletvekilleri bu söze bağımlıdır. Eğer bir yanlış yapılarak, TBMM’nin çoğunluğa hakim olan partisinde zina konusuna benzer bir hareket olursa, bir daha Meclis 500 oy artı 500 karar alsa bile itimattan yoksun olur. Avrupalı bize bir daha itimat etmez. 15 Avrupa Devleti ve Sayın Verheugen karşısında Sayın Başbakanımız bir söz vermiştir. Bugün Güvenilir ve Başarılı bir devlet adamı olarak büyük takdir almıştır. Başbakan orada ne dediyse TBMM’nin tüm üyeleri harfiyen buna sadık kalmalıdır. CHP’nin de takdirini kazanmış bu konuyu Meclis’ten geçirip, bitirmesi gerekiyor. CHP için de bu bir fırsattır. Onun için öyle zannediyorum Pazar günü bir problem çıkmayacaktır.

HABERTÜRK - Umarız öyle olur diyoruz. Umutlarımızın hiçbir zaman yeni süprizlerle yok olmasını istemiyoruz. Şimdi sizin söylediklerinizi bir de yabancı yatırımcı gözüyle değerlendiriyorum. Yabancılarla aranızın ne kadar iyi olduğunu biliyoruz. İspanyol İş Konseyindeki Başkanlığınızı, Türk Amerikan İşadamları Derneğindeki Başkanlığınızı yakından takip ediyoruz. Onların değerlendirmeleri nasıl? Yatırımcıları Türkiye’nin bu son adımı korkuttu mu? ZAE- Şimdi size bir yol haritası çizeceğim. Ülkemiz Avrupa Birliğine adımını atsa dahi şimdilik yabancı sermayenin Türkiye’ye gelişi beklenmemelidir. Çünkü geçen sene Türkiye bütün gayretlerine rağmen 182 milyon dolar yabancı sermaye ithal etmiştir. 2 yıl evvel ise bu miktar 510 milyon dolar olmuştur. Bu miktar da İspanya’dan gelmiştir. Eğer siz Türkiye’nin 3 defa özelleştirdiği bir kuruluşunu 3 defa geri alırsanız, Türkiye bürokraside Avrupa Birliği’nin standartlarına ulaşmamışsa ve ulaşmakta bir gayret göstermiyorsa önümüzdeki 3 yılda da 30 yılda da yabancı sermaye gelmeyecektir.

HABERTÜRK - Bu noktada sizin öneriniz nedir Sayın Erdem? Ne yapmamız gerekir ? Bahtsızlığımıza mı üzülelim? AB’nin verdiği kararlar sonrasında biraz moral kazansak ve bu politikalar işlemiyor deyip düzeltilmeye çalışılsa olur mu ?

ZAE- AB’nin son kararı bizim için bir moral olabilir. Ama moral ile eylem arasında bir fark vardır. Moral geleceğin bir ümididir. Ancak eylem bugün Türkiye’de ortaya çıkan hereketlerin ortaya koyduğu tablodur. Siz bir kurumu özelleştiremiyorsanız, siz özelleştirdiğiniz halde kararlarınızı 3 defa iptal ediyorsanız, siz kendinizi kıskanıyorsunuz demektir. Yani siz bugün bürokrasinizi aşamıyorsanız ve hala birçok engeliniz çıkıyorsa bu yanlıştır. Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya ve Polonya gibi ülkeler 1991’de özelleştirmeyi başlatıp, 1994’te bu müesseseleri tamamen özel sektöre devrettiler ve bir yükten kurtuldular, kazanca geçtiler. Çekoslovakya ve Polonya’da herşeyin devlete ait olduğunu ve özel sektörü hiç tanımadıklarını göz önüne getirirseniz aradaki farkın sadece anlayış ve kararlılık olduğunu görebilirsiniz. Eğer Türkiye özelleştirme konusunda verdiği sözleri hala tutamıyorsa bu konu hayalden öteye giden birşey olmaz. Ama ben ümitliyim. Niye? Bugün Türkiye’de irade kullanabilen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gücünden dolayı ümitliyim. Bugün bu güç eğer arzu ediyor ve gerçekten de Türk Hava Yollarını, Demir Çelik Tesislerini, Petkim’i, Tüpraş’ı kanunu düzelterek ve kolaylaştırarak, hatta yabancı yatırımcıyı ve satın alan Türk yatırımcısını da garantiye alacak kanun, uygulama ve yönetmelikler çıkararak bunu 1 ay içerisinde çözerse, siz 6 ay sonra Türkiye’de devletin çok küçülmüş ve özelleştirmenin de sıfırlanmış halini görebilirsiniz. Yabancı sermaye de Türkiye’ye koşarak gelir. Ama siz bu garantileri vermezseniz, dediğim gibi 3 defa özelleştirilen kurumları geri alırsanız, buna benzer akla yatkın olmayan konuları gündeme getirirseniz, özelleştirmeden sonuç almayı veya yabancı sermaye beklemeyin.

HABERTÜRK – Sayın Erdem, “ moralle yelkenimizi dolduran bir milletiz. Ama sadece moralle olmaz biraz da icraat lazım, doğru adım atmak lazım” diyorsunuz. Bu da çok net ve etkili bir mesaj oldu. Herhalde yetkililerin kulaklarına da gitmiştir diye düşünüyorum.

ZAE- Bu güzel program için size teşekkür ediyorum

HABERTÜRK - Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Erdem, değerli fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için.

Yorumla