Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Yıldız Teknik Üniversitesi 100. Yılını Kutluyor

Tarih: 1.01.2011
  Yazdır

YOLU YILDIZDAN GEÇENLER

DR ZEYNEL ABİDİN ERDEM 
"KÖKÜNÜ UNUTANIN GELECEĞİ YOKTUR..."

1965 yılından günümüze Dr. Zeynel Abidin Erdem liderliğinde çeşitli sınaî ve ticari ürünlerin ithalatı ve pazarlaması alanında faaliyette bulunan grubun 1978 yılında ticari faaliyete başlayan şirketi GENPA, 1993 yılında GSM teknolojisinin Türkiye’ye gelişi ile iletişim dünyasına da kapılarını açmıştır. Teknolojik ürün, hizmet ve yeniliklerin yayılımını sağlamada öncü olmak vizyonu ile hareket eden GENPA, modern pazarlama aktivitelerinin tüm unsurlarını bünyesinde bulundurarak ERDEM HOLDİNG’in lider kuruluşu olmuştur. GENPA, Türkiye distribütörü olduğu Nokia cep telefonları ve aksesuarlarının yanı sıra Turkcell işbirliğiyle Apple iPhone cep telefonu ve aksesuarlarının ithalatı, toptan ve perakende satış, dağıtım ve teknik servis hizmetini vermektedir. Turkcell distribütörü olarak; Turkcell kampanya cihazlarının dağıtımı ve kontör satışının yanında SIM Kart, Microsimkart, Hazırkart ve bu kartların yedeklerinin de satışını gerçekleştirmektedir. Cellular Line, Griffin, Jawbone, Motorola, Energizer, White Diamonds ve Gear4 dünya lideri mobil aksesuar markaları olup, Genpa tarafından ithalatı ve satışı yapılmaktadır.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi 100.Yılını Kutluyor

Yıldızlı olmak hakkında ne söylemek istersiniz?

Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu olmanın gururunu yaşıyorum. Bunu bilerek ve inanarak söylüyorum. ODTÜ ve İTÜ başta olmak üzere herkes, mezun olduğu okulla övünür. Ben de kendi okulumla şu özelliklerimden dolayı övünürüm; 100.yılını seneye kutlayacağımız bu üniversitenin temel kurallarında değişen çok şey oldu. Bu üniversite, her yıl bir aşama kaydederek ilerledi. Her yıl kendi dal ve ilim fakültelerine yenilerini ekledi. Üniversitede çok önemli ve rahmetli olmuş olmalarına rağmen tarihte eser bırakan, her biri kitap sahibi olan çok değerli hocalarımız vardı. Başta gerçekten çok sevdiğim hocam Sayın Profesör Doktor Ali Rıza Berkem vardı. Devamında Prof.Dr. Emin Ulusoy, Emin Günbaran, Nusret Çelem, Orhan Ünsaç… Bunların yanında, hiç unutmadım, çok da değer verdiğim, kürsüsünün asistanlığını yaptığım Prof.Dr. Turgut Noyan vardır. Biz kendisiyle beraber hem Teknik Üniversitede hem de Boğaziçi Üniversitesinde dersler verirdik. Bu sürede birçok okulun öğrenci yapısını da inceleme fırsatı buldum. YTÜ içerisinde farklı ideolojiler olmasına rağmen, çok az birbirini ruhen yaralayan öğrenciler oldu. Çünkü YTÜ’nin oluşumu genelde Anadolu kökenli öğrencilerden oluşmaktaydı. Bu öğrenciler Anadolu saygınlığı içinde, dinini de, dilini de, ideolojisini de kendi içinde yaşar. Bazı üniversitelere gittiğiniz zaman, örneğin ODTÜ’de, İTÜ’de de ideolojik ve sert tavırlı ve memleketi yönetirim edasıyla öğrencilik yapan çok öğrencilik gördük. Eğer Avrupa Üniversiteleri ile kendi öğrencilerimizi karşılaştıracak olursak, Türkiye Cumhuriyeti topraklarındaki tüm öğrencilerimiz çok saygındır. Avrupa’da öğrenciler daha rahat ve laubali davranıyorlardı. Özellikle uygulamalı derslerde ciddiye almak gerekir. Ancak onların prosedürlerinde bir zorlama olmadığından öğrenciyi uyarmamıza izin vermiyordu. Bizde ise, eğer öğrencinin laboratuardaki davranışını uygun görmüyorsanız, öğrenciyi sınıftan çıkarabilir, ceza verebilir, yaptırım uygulayabilirsiniz. Dolayısıyla öğrenci dikkat kesilerek öğrenmeye hevesli olur.

YTÜ öğrencileri genellikle bir yandan okurken bir yandan da çalışmışlar. Siz bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

YTÜ gece öğrencileri daha özenli, ancak daha az başarılıydı. İnsan tabiatına uygun olarak yüzyıllardır belli bir alan içerisinde geceleri istirahata çekilir. Bu istirahat zamanında, bu çocuklar okula devam ediyorlardı. Biz de bu anlayışı duyduğumuz ve hissettiğimiz için zorlamıyor, destek oluyorduk. Biz o anlayışı o dönemde dekan olan, Prof.Dr. Celal ERKMAN sayesinde kazanmıştık. Biz gece çalışanlara “mecburcu” derdik. Hocamız bize; mecburculara sahip çıkın yarın mecbur duruma düşebilirsiniz, derdi.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi 100.Yılını Kutluyor

Terör örgütleri nasıl şimdi dışarıdan yönlendiriliyorsa, o dönemde öğrencinin belli kısmını dışarısı yönlendiriyordu. O zaman, Bizim Radyo adlı bir radyodan solcu arkadaşlara şifreli mesajlar gelir ve ona göre eylemler yaparlardı. Size bir anımı anlatayım. Adını söylemeyeceğim, Halk Kurtuluş Ordusunda görev yapan, solcu bir arkadaşım vardı. Ben aşırı sağcıydım, o da aşırı solcuydu. Ben, hiçbir zaman öğretim görevlisi olarak, hissiyatımı işime aksettirmedim. Her öğrenciye eşit davrandım. Bir gün Emin GÜLBARAN Beyin dersi vardı. O söylediğim arkadaş, Emin Bey’in dersine girdi, kapıyı sertçe vurdu, “Hocam, dedi, Büyük Amfi’de forum yapacağım.” Emin GÜLBARAN; kısa boylu, Amerika’dan gelmiş, Türkiye’de çok cansiperane çalışmış, derin bir ilim ve prensip sahibi bir hocaydı. “Bir öğrenciyi bile göndermem, bu öğrenciler ilim irfan için gelmiş, sizin ideolojik kavganız için gelmemişler.” dedi. Öğrenci hocaya yanaştı, "Bana bak hoca, dedi. Şu pencereden tutup atmayayım seni." Hoca o gün okulu bıraktı. Bir daha üniversiteye gelmedi. Aylarca gidip yalvardılar, çünkü yerine bakacak biri yoktu. Ancak bir sene sonra ikna edebildiler. Aynı hocanın sağcı öğrenciler tarafından dersi basılmıştı, yine oradaydım. Çocuk önünü ilikledi, “Hocam, dedi izin buyurursanız aşağıda bir mesele var, arkadaşları bilgilendirmem lazım.” Hoca yine; “Çık dışarı!” diyerek kovdu. Bu olayları çok net hatırlıyorum, arkadaşları da hatırlıyorum. Şu anda kendileri bulundukları yerlerde üst düzeylerde görev yapmaktadırlar. Aslında üniversitemizde her iki taraf da aşırı davranışlar göstermedi. Bizden boykot için izin isterlerdi, biz de anlatırdık; “Bakın çocuklar, bu haftaki dersleri işleyelim, sonra boykot yapalım, yoksa öğrenciler bir dönem kaybedecek”, derdik. ‘’Peki, hocam’’ dedikten sonra boykotu engellerlerdi. O dönem devlet kontrolü kaybetmiş ve siyaset iflas etmişti. Türkiye’nin bilyeleri bozulmuştu. Bu bilyeleri bozan dış güçler vardı. Türkiye’de artık olaylara müdahale edemez duruma gelmişlerdi. Sayın Kenan Evren ve ekibi belki sonra bazı uygulamalarda hatalar yaptılar, ama ben onların avukatı değilim. Yaş büyütüp, idam ettiler. Doğru bir uygulama değildi, fakat ertesi gün Aleviyle Sünni aynı mahallede pişpirik oynamaya başladı. Kürt - Türk, sağcı - solcu bir araya geldi. O zaman bazen günde 37 kişi öldürülüyordu. Buna kim dur diyecekti? Anayasanın bir hükmü vardır ve şunu emreder; devletin yönetim kademesi bozulmuşsa ve bunu tamir etme ve geriye alma imkânı yoksa misak-ı milli hudut ve devletin şuuru tehlikedeyse, Silahlı Kuvvetler vaziyet eder. Bundan daha açık bir yetki yoktur. Şimdi eleştiriyorlar ama o zaman günde 37 kişi öldürülürken bu insanlar nerdeydi. O dönemde öğretim görevlisi olduğumuzdan, kendi evimizde kalamazdık. Ablalarımızda, kardeşlerimizde kalırdık ki, bir gece gelip kesmesinler. Sonra Türkiye, sıfır bir araba gibi yenilendi ve yine yola koyuldu. Devleti tenkit edenler, bunları göz önünde bulundurmak zorundadırlar.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi 100.Yılını Kutluyor

Sayın Zeynel Abidin Erdem, 100.yılınızla ilgili ne söylemek istersiniz? Neler değişmeli?

Türkiye’nin dışında çok önemli bir üniversitenin, George Washington Üniversitesinin Global Advisory Board üyesiyim. Benden önce Mustafa Koç vardı. Müslüman az sayıdaki üyeden biriyim. Onlar da 100.yıllarını kutlayacaklar ama bütçeleri 38 milyar dolar. Bir tıp fakültesi kurdular, sadece binasının arsası 1,5 milyar dolar eder. Öncelikle bu durum üniversitenin maddi gücüne bağlıdır. Ben burada teknik üniversitenin layık olduğu yapması gerekenleri sıralarsam insanlar diyecekler ki; bunları bitirmeye ömrümüz yetmez. Evvela, Teknik üniversitenin devletten ve bizlerden aldığı desteklerle Teknoparkı bitirmesi gerekir. Bunu da söylerken rektörü ve ilgilileri zorlama adına söylemiyorum. İmkânlar dâhilinde yapılabilenler yapılmalı. Dolayısıyla da hayallerimi değil, yapılabileceklerden konuşmak istiyorum. En azından 100.yılda Teknoparkı bitirmek zorundayız. Burslu ve Anadolulu öğrencilerimize daha fazla destek vermeliyiz. Yurtdışına her yıl imkânları zorlayarak daha çok öğrenci göndermeliyiz ve bu öğrencilerin üniversiteye öğretim görevlisi olarak dönmelerini sağlamalıyız.

Bir yandan okuldan bahsederken diğer yandan yurtdışında yaptığınız işlerden de bahsetmek isteriz.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi 100.Yılını Kutluyor

Ben kökenimin anayasasını uyguluyorum. Ailem Peygamber soyundan geliyor. Benim ailemde yüksek sesle konuşulmaz. En değer verdiğimiz kaynağımız ve mekanizmamız olarak; eğitime, hoşgörüye, barışa, rahat ve uygar bir hayat yaşamaya adamışız kendimizi. Yaptığımız 18’e yakın okul var, aşevleri var, spor salonumuz var. Şimdi Midyat’ta kardeşim çok büyük bir kolej yapıyor. Ben Mardin’de Artuklu Üniversitesinin İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesini yapıyorum. İstanbul’da yine İngilizce üzerine eğitim veren çok büyük bir kolej yapacağım. Bize dedelerimizden miras kalan usulü uyguluyoruz. İlim, bilim, insan hayatına katkıda bulunacak yatırımlar yapıyoruz. Herkes insancıl olmalı. Herkesin bu sırada kendi yerini alması gerekiyor. Biliyorsunuz insanlar yanında hiçbir şey götürmeyecek. Her 100 yılda ailemiz, çocuklarımızın geçimini bırakıp geri kalan varlığını vakfeder. Bu vakfın bütçesi çok büyük ve %80 bütçesi de doğuya harcanır. Doğu’nun yatırıma ihtiyacı var. Doğu’yu güçlendirmezsek o bölgeyi yönlendirmek ve yönetmek isteyen dış güçlerin kontrolüne bırakmış oluruz. İngiltere dünyanın coğrafyasını değiştiren, hileyle ve desiseyle birbirine sokan bir devlet olarak siyaset gütmüştür. Suriye’yi elimizden aldılar, sen Kürtsün, sen Alevisin diye insanları ayrıştırdılar. Bunun farkındalığını hissederek bu insanları Türkiye’ye kaynaştırma çabasıyla bu çalışmaları yapıyoruz.

Mesela dedem Hacı Ali Bey, 100 yıl evvel 23 değirmen, kaymakam evi, camiler ve okullar, aş evi, köprü ve yol yaptırmış. Çünkü Türkiye’nin geleceği insana yatırımıdır. Hümanist tarafımız ailemizden geliyor. Vefat ettiğim zaman ben de varlığımın tamamını vakfa bırakacağım.

İş hayatına gelecek olursak, birçok alanda faaliyet gösteriyorsunuz tabi ama Genpa olarak, 2010 yılını nasıl geçirdiğini ve 2011 hedeflerini anlatabilir misiniz?

 

Yıldız Teknik Üniversitesi 100.Yılını Kutluyor

Genpa, 2010 yılını da her seneki gibi başarıyla kapattı. Çünkü Genpa’nın bünyesinde şimdiye kadar kar ve zararın, helal ve haramın karışmadığını biliyoruz. Biraz evvel anayasamızdan bahsettim. Mesela biz makbuzsuz iş yapamayız. 40 sene önce dönercide yediğim yemeğin makbuzunu bile verebilirim size. Anadolu halkında önemli bir yeri var Genpa’nın. Bunlar haram mal satmaz, kaçakçılık yapmaz, biz de bunlardan alalım, bu bereket bize de bulaşsın diye düşünüyor. 3600 yere mal satıyoruz. Bu büyük bir rakam ve insanların bize güveni ve geçmişimizde verdiğimiz güvenin eseridir.

Yorumla