Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

5 kuruş kredisiz trilyoner oldu

Tarih: 23.02.1997
  Yazdır

 

Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem, baba nasihatına uyarak, kredi, faiz, repo kullanmadan gerçekleştirdiği "ekonomik mucize"yi Hafta'nın Sohbeti'nde Haber Koordinatörümüz Ceyhan Altınyelek'e anlattı.

Kredi bilmeyen işkolik

Dr. Zeynel Abidin ERDEM'i 80'li yıllarda Turgut Sunalp Paşa'nın Milliyetçi Hareket Partisi'nde, lstanbul İl Başkanı olduğunda tanımıştık. Erdem, daha sonraki yıllarda ANAP'ta, merhum Turgut Özal'ın yanındaydı. Ancak kanı siyasete bir türlü ısınmadı. Kendini tüm gücüyle Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Erdem Şirketler Grubu'nun gelişmesine verdi. Dr.Erdem, "faizsiz, reposuz, öz kaynaklarına dayanarak" başarılı olmuş bir işadamı. Erdem sorumuza fırsat bırakmadan HAFTA'NIN SOHBETÎ'ne "Bir vefa borcum var. Önce onu ödeyeceğim" diye başladı:

-Akşam Gazetesi dendi mi aklıma Tercüman, Tercüman dendi mi de tabii rahmetli Kemal ILICAK geliyor. Merhum Ilıcak basın sektöründe çığır açan ender insanlardan biridir. Tanıştığımız 1972 Haziran'ından vefat ettiği güne kadar hep dostluğumuz sürmüştür. İyi, çalışkan, dürüst ve milliyetçi bir insandı. Bugün Türkiye'yi yönetenlerin hepsi Kemal Bey'in tezgahından geçti. Kimi memuru, kimi danışmanı, kimi arkadaşı, olarak gazeteye uğramadan maaşını aldı. Size her hatırlayışımda tüylerimi diken diken eden bir anımı anlatayım:

Tercüman'da aleyhimde bir yazının çıkacağını öğrenince, kendisine bilgi verdim, yazının doğru olmayan yönlerini anlattım. Hemen kontrol etmek için aşağı telefon ettiğinde, gazete çoktan dönmüş, 5 bin adet basılmıştı. Kemal Bey, basılan gazetenin tamamının imhasını istedi. Kemal Ilıcak böyle dürüst bir basın ekolü yaratmıştı.

BESLEDİKLERİ HANÇERLEDİ

- Sanıyorum böyle pek çok örnek vardı
- Tabii. Bir gün, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Cemi Demiroğlu için bir yazı çıkacaktı. Cemi Demiroğlu 'olay öyle değil' diye merhuma mahkeme kararlarını bizzat götürmüş. Baskıyı durdurup basılan gazeteleri çöpe atan yine Kemal Ilıcak'tı. Böyle bir yiğidi bugün Türkiye basın camiasında gösterebilir misiniz? Teessüfle şunu söyleyeyim size, Kemal Ilıcak'ın burs verdiği, Kemal Ilıcak'ın büyüttüğü, Kemal Ilıcak'ın arkasında durduğu, Kemal Ilıcak'ın siyasete soktukları, sonra O'nu arkasından hançerledi. O Brütüsleri açıklamadan rahmetli oldu. Ve açıklayacak kadar da hiç bir zaman ufalmadı, düşmedi. Onlar yaşamlarında utansınlar.

-Kemal Ilıcak'ın zarf içinde ödeme yaptırdıkları arasında bugünün ünlü isimleri, medya şöhretleri var mıydı?
-Tabii bugünün bazı siyasetçileri, medya patronları var. Ama isimler üzerinde durmak istemiyorum. Bunlar içinde sonradan bakan olanları saysan 20'yi geçer. Medyada 200 kişiden fazladır.

MEDYA YÜZ KARASI

-Rahmetli Kemal Bey'in bir de sofrası vardı. O'nun masasına oturabilmek için yarış edilirdi.
-Evet, bu bir itibar meselesiydi. Kemal Bey önce yarını, sonra bir önümüzdeki ayı, daha sonra da önümüzdeki yılı konuşurdu. Daima makro planlar yapan ve o makro planlarda Türkiye'nin geleceğini konuşan adamdı. Kemal Bey'in muhatapları devlet başkanlarıydı, ordu komutanlarıydı, işadamlarıydı. Aynı zamanda Kemal Bey'in muhatabı kapıcısıydı. Mehmet Ali ILICAK'ı babasının yolunda azimle yürüyor görmekten fevkalade mutlu olduğumu söylemek isterim.

- Gazeteci patron tipi giderek kayboldu..
- Medya patronuna bakıyorsunuz, araziden tutun inşaata, taşıma sektöründen tutun enerjiye, enerjiden tutun eğitime kadar hepsinde ortak ya da teşebbüs sahibi. Gazetesini, televizyonunu, radyosunu baskı unsuru olarak kullanıp, Devletten imkan yaratıyor. Peki böyle mi olmalı? Yoksa, ülke sorunlarına çözüm arayıp, yanlış yapanların foyasını mı ortaya çıkarmalı? Aynı zamanda dürüstlükleri de mi ortaya koymalı? Türkiye'de şu anda patronun kim olduğu karışık. Ben bir şeye inanıyorum; Türkiye'de medyayı medya yönetmiyor, Türk medyasını dış güçler yönetiyor.

-Peki bugünkü medya patronlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
-Medya Türkiye'de yüz karasıdır. Medyanın güreş tutması gereken şahıslarla, güreş tuttuğu şahıslar çok farklıdır. Medya sokakta güreş tutuyor. Medya sokakla uğraşıyor. İnsanları sokağa çekmeye çalışıyor.

-Bunu biraz açar mısınız ?
-Ben medyada Parsadan'ı görmek istemiyorum. Ben medyanın işini gücünü bırakarak Susurluk'u işlemesini istemiyorum. Ben medyada Fadime'yi görmek istemiyorum. Ben medyada şunları görmek istiyorum; Türkiye'nin ekonomisine katkıda bulunan insanların katkı miktarları, yanlışı ve doğrusu. Gayri safı milli hasılanın başlangıç noktasından bugüne kadar ki durumu. Ben medyada, Ahmet, Mehmet'i vurdu, Fadime, Ali ile aşk yaşadı. Falanın bacağı gözüktü, şunun göğsü ortaya çıktı görmek istemiyorum. Bunları artık 3. dünya ülkelerinin medyası bile aşmıştır. Biz hâlâ oradayız.

DIŞ GÜÇLER YÖNETİYOR

-Acımasız da bir rekabet var.
-Elbette. Son örnek AKŞAM'ın bütün kanalları kesilmeye, yok edilmeye çalışıldı. Ben kadınların, çocukların, gençlerin Akşam Gazetesi'ni eline alarak halka ulaştırmak için koşuşturmalarına bizzat tanık oldum. Halka inmeyi başarmış bir gazetenin, toplumda yarattığı pozitif reaksiyonu gördüm.

-Bir de ülkeyi dışarıya jurnalleme modası başladı...
-Esefle karşılıyorum. Büyük yazarlar da Türkiye'yi kitaplarında şikayet ettiler. O kadar düzmece, o kadar aldatmaca o kadar yapay ödüller silsilesi başladı ki. Ispanya'daki bir yer bir yazarımıza şilt gönderiyor, takdirname gönderiyor. 'Yılın bilmem nesi' seçiyor. Türk halkının İspanya'daki adamın sana memleketine küfrettiğin için ödül verdiğini bilmediğini mi sanıyorsun?

SONBAHARDA PARSADAN, KIŞIN SUSURLUK

-Gelelim siyasete. Manzarayı nasıl görüyorsunuz?
-Türkiye siyasetçisini bulamadı. Şimdi siz bir yaratıcı düşünün. O yaratıcı bir üniversitenin, bir ilim irfan yuvasının veya devletin almış başını götürüyor, yüceltiyor, kabuğunu yırtıyor, belli bir noktaya götürmeye çalışıyor. Suya, gaza, beze muhtaç bir ülkeyi rujun 200 çeşidine, her nevi mala kavuşturuyor. Kesintisiz enerjisini, otobanını, telekomünikasyonunu, alma satma hürriyetini ve sayabileceğim binlerce şeyi yaratan bir gücü kaybediyorsunuz. Arkasından sizi 3 tane konuyla uğraşarak yönetenlerin eline kalıyorsunuz. Peki kim bunlar? Türkiye'de yapay bunalım yaratan parti liderleri vardır. Sonbaharda Parsadan, kışta Susurluk, ilkbaharda Fadime ve benzeri skandallarla ülkenin havasını bozan, insanları boğmaya çalışan, bunaltan, işadamını yatırımdan caydıran politikacılarımız vardır bugün.

-Tabii bu bunalım stratejisini medya da körüklüyor...
-Zaten dar hırsları uğruna bu olayları kullandıranlar medya patronlarıdır. Kim bu medya patronları? Kendine taraf olanları kukla gibi kullanabileceğini bilen patronlardır. Bu adamlar ne yapıyorlarsa keramet buyuruyorlar, hizmet yapanlara da hakaret buyuruyorlar.

MUHALEFETİN PEŞİNE DÜŞEN BAŞBAKAN

- Çizdiğiniz politikacı tipi ANAP lideri Mesut Yılmaz'a benzedi galiba.
- Mesut Yılmaz'ı seçtiren Turgut Özal'dı, seçen de bizlerdik. Mesut Bey'in seçildiği gün, biz 'amacımıza ulaştık' naraları attık. Turgut Bey şöyle işaret etmişti: 'Genç, lisan bilen ve bizi 2000 yılına taşıyabilecek olan lider veriyorum size'.

-Peki öyle olmadı mı ?
-Ben ANAP'lıyım. Ben partimin hezimete uğramasını istemiyorum, biz iktidarı bırakıp, hezimet seçimi yaptık. Ardından Tansu Çiller ile ortak hükümet kurduk o da 3 ay sürdü. Mesut Bey kurduğu hükümeti şimdi başbakan olan Sayın Erbakan'ın verdiği önergeyi desteklemek içi bozdu. Soruyorum size, muhalefet parti başkanının peşinden gidip, kendi iktidarını deviren bir başka Başbakan görülmüş müdür?

ÖZAL'DAN SONRA KİMSE ÇIKMADI

-Sizce ülkede bir lider boşluğu mu var?
-Turgut Bey'den sonra bana 'Türkiye'de 10 kilometre otoban yaptım' diyen bir Başbakan gösterin. Bana 'Bir Atatürk Barajı temeli de ben attım' diyen bir Başbakan gösterin. Bana, 'Türk parasını koruma kanununa eşdeğer bir kanun çıkardım' diyen bir Başbakan gösterin.

-Çok dertli görünüyorsunuz...
-Nasıl olmayayım? Küçük bir örnek: Türkiye'de Turgut Özal'ın koyduğu prensiplerden birisi, "Her Türk vatandaşı İngilizce, Almanca, Fransızca öğrenecek'ti. Şimdi Milli Eğitim Komisyonu, buna musallat olmuş. Bunu Patagonya'da bile yapamazsınız. Dün Türkçe'yi konuşurken aciz olan bu vatandaş bugün 10 milyon turiste Almanca, Fransızca, İngilizce hitap ediyor. Sen bunun önünü keserek ülkeyi nereye götüreceksin? Bakın, 1965 senesinde bir şirket kurduk. Matbaada export, import, transport kelimeleri üç defa basıldı. Üçünde de tekrar tashihe geldi. Ben önümü kesen bir bakan istemiyorum. Açık açık söylüyorum. Özal'ın ölümünden sonra Türkiye'ye gerçek anlamda bir lider gelmedi.

POSTAL YALAYANLAR

-Aylardır darbe söylentileri var.
-Darbeler ihtiyaçtan doğar. 1980'de Kenan Evren'in postalını yalamak için eğilen çok insan gördüm. Ama 84'den sonra o postal yalayanların hepsi O'na küfür etmeye başladı. Kim ne kadar kötülerse kötülesin, zamanında yapılmış bir müdahaleydi. Postal yalayanlar bir gün gelecek yine o döneme getirmeye çalışacaklar. Başlatanlar onlar, öpen onlar, küfreden onlar. Orduyu yıpratmaya yönelik çabalardan vazgeçilsin. Ordunun ihtilal yapacak ne niyeti var, ne de gerekçesi var. Fakat Atatürk'ün kurduğu ordu, Atatürk'ün postalına basmaya çalışanın kafasını koparma yetkisine sahiptir. Bunu da bütün Türkiye bilmeli. Türkiye laik Atatürk devleti ve ciddi bir cumhuriyettir.

-Gelecek adına karamsar mısınız ?
-Ben işadamı olarak umutlu değilim. Çünkü biz çalışıyoruz, savuranlar belli. Şimdi DYP-RP iktidarı var. Önce muhalefetin bu partilere nefes aldırması gerekiyor. Bence iktidarın, en azından 3 sene sonra ne yaptıklarını ortaya koyup savunması gerekiyor. Zaten yanlış yaptıkları zaman kimse bunlara oy vermeyecektir. Muhalefetin saldırısından dolayı karamsarım.

-Peki ekonominin gidişatını nasıl görüyorsunuz?
-Türkiye'nin ekonomisi iyiye doğru gidecek.. Neden gidecek? Türk halkı müteşebbistir. Türk halkını ben Yakutistan'da gördüm. Bakınız Yakutistan dedelerimizin sürgün yeridir. İnsanların öldüğü yerdir. Eksi 50 derece hayatını sürdüren bir toplum. Ben Yakutistan'da gördüğüm bu vatandaşımın ticari anlayışına, ahlakına ve ticari teşebbüsüne güveniyorum. Türk halkı İtalyan halkından da daha müteşebbistir, Türk halkı daha da çalışkandır ve bütün dünyadan da daha asil bir millettir.

ÖZAL - DEMİREL

-Ama siz, Özal gitti, iş bitti diyorsunuz...
-Turgut Bey, Süleyman Demirel'in mutfağında yetişmiş bir insandır. Turgut Bey uygulamacıydı, Süleyman Bey dikte ettiricidir. Süleyman Bey'in altında diktesini alan adam olmadı. Süleyman Bey, Turgut Bey'den sonra tekrar Başbakanlık yaptı, Cumhurbaşkanlığı yaptı. Çabaları, kendi çevresinde kaldı. O da koşuyor o da birçok teşebbüste bulunuyor. Fakat aşağıdakiler bunu tamamlamıyor.

-Yani bir kadro sorunu mu var Türkiye'nin?
-Bir anlamda evet. Turgut Bey kadrosunu kurdu, Turgut Bey samimi çalıştı. Ve Turgut Bey korkmadı. Turgut Bey yiğit yürekli bir adamdı. Kafayı Rusya'ya takıyordu, Rusya'ya kafa tutuyordu. Kafayı Amerika'ya takıyordu, Amerika'ya kafa tutuyordu. Ben Turgut Bey'in vizyonunu yakalayacak bir insan arıyorum.

BAŞARININ SIRRI

-Sizin bir de ilginç bir yönetim ve finansman stratejiniz var.
-1965'de Mardin'den İstanbul'a iş yapmak için geldiğim zaman babam belli bir sermaye verdi. Babama, "Biz Seyyid bir aileden geliyoruz, peygamber soyundan geliyoruz. Ne emrediyorsunuz' dedim. Babamın cevabı şu oldu : 'Bugüne kadar harama karışmadık, faize de bulaşmadık, bu ikisinden uzak dur yeter.' O günle bu tarih arasında yaklaşık 550 kişilik çalışanımız, belli bir miktar ciromuz var. Ne repo yaptık, ne faiz işimiz var, ne de banka kredisi aldık. Pekçok ülkeye ihracat yapıyoruz, Türkiye'nin en güçlü telekomünikasyon ağından biri olan Ericson'ın cep telefonları Türkiye Distribütörüyüz. Bir sevincimiz daha var: Türkiye'de bugüne kadar Sony'nin tüm mamullerini birçok şirket satıyordu. Ama 1974'ten bu yana arkasında olduğumuz ve yakalamaya çalıştığımız Sony'nin Genel Distrübütörlüğü'nü 1997'nin bu ayında aldık.

KİM?

"Mardin'de 1944 yılında doğdum.. Orta eğitimimi Mardin'de yaptım.. 1963 senesinde Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne yazıldım. Aynı yıl ayrılmak durumunda kaldım, İstanbul'a geldim. 1965'de hem Kimya Mühendisliği eğitimi görüyordum, hem de şirket sahibi olarak iş yapıyordum. 1965'ten bu yana muhtelif şirket ve muhtelif ortaklıklarla 33 senemizi doldurmuş bulunuyoruz, işletme doktoruyum. Öğrenciliğim döneminde Süleyman Bey'in gençlik kolları ekibinde 6 sene görev yaptım. Öğrenciliğim döneminde Süleyman Bey'in gençlik kollan ekibinde 6 sene görev yaptım. Bu arada ithalat ve ihracat yapmaya başladık. Dışarıya açılan 7-8 şirketimiz var. Telekomünikasyon üzerinde çok büyük bir çabamız vardır. Spor yaprnayı seviyorum. Halen basketbol, tenis, yüzme, aletli jimnastik yapıyorum, düzenli olarak golf oynuyorum. Fotoğraf makinesi ve silah kolleksiyonum var. Vakit buldukça fotoğraf çekmeye bayılıyorum. 

 

Yorumla