Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem'le A'dan Z'ye

Tarih: 1.09.2002
  Yazdır

Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem ile Telekom'un özelleştirilmesinden tutun da değerine kadar, Türkiye'ye yabancı sermaye girişinden tutun da Orta Afrika pazarına hatta, geçtiğimiz günlerde gazete manşetlerine yansıyan olaylı TABA kongresinin perde arkasına kadar pek çok konuyu kapsayan bir söyleşi yaptık.

Azmi Koçak

Dr. ERDEM Türk Telekom'un özelleştirilmesinin Türkiye için birtakım imkanlar ve faydalar yaratacağını belirterek geçmişten günümüze geniş bir perspektif ve iki yaklaşım getirdi:

"Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişi, istihdam ve teknoloji aktarımı sağlamanın yanı sıra rekabeti arttıracaktır. Örneğin; Turkcell ve Telsim'in yanında Aria ve Aycell'in açılmış olması vatandaş için yeni seçenekler sundu. Rekabetin doğması doğal olarak hizmetin fiyatını düşürdü. Dünyada gelişmiş medeniyetlerin iletişim rakamlarına oranla, Türkiye'deki gayrisafi milli gelirin buradaki dakikaya bölecek olursak, bizim iletişim rakamlarımız aşağı yukarı beş buçuk misli daha pahalı. Hem fakiriz hem de memlekette medeniyeti sağlamaya ve işadamlarının hamle yapma arayışını yürütmeye çalışıyoruz. Bu nasıl olur? Enerjisi, ulaşımı, iletişimi yok; olanı ise lüks, pahalı ve devamlı da değil.

İkinci yaklaşıma göre, Türk Telekom'un bugüne kadar özelleşmemesinin Türkiye'ye kaybı 40 milyar Dolar. Biliyorsunuz, Türk Telekom'a birçok yabancı şirket talipti. O dönem Tansu Çiller Hanımefendi başbakandı ve özelleştirme kararı çıkardı. % 49'unu 20 milyar Dolar'a satmak üzere mutabakata vardılar. O zaman Türkiye'nin toplam borcu 56 milyar Dolar'dı. Türkiye'nin borcunun yarısını Telekom'la silebilirdiniz. Tamamı verilmiş olsaydı 40 milyar Dolar borç hanenizden silinecekti."

Dr. Zeynel Abidin Erdem'in bu vurgusu Türk Telekom'un ne değerde olduğunu da açıkça ortaya koyuyordu. Demek ki, zamanında özelleştirme gerçekleşseydi, bugün Türkiye içinde bulunduğu dış borç stokunun yarısından kurtulmuş olacaktı.

Peki kim alacaktı?

İşte Dr. Erdem'in yanıtı:

"Bütün Avrupalı firmalar ve Amerikan şirketlerinden bir iki tanesi talipti. Bu firmalar özelleştirme dairesiyle bir protokol imzaladı. Ancak o zamanki partiler kendi aralarında anlaşamadılar, sonuçta yargıya gidildi ve protokol iptal edildi. Bence bu özelleşmenin gecikmesiyle paralel olarak, Türkiye'de birçok başka gecikmeler de yaşandı.

Türkiye'de birtakım politik sebeplerden dolayı yaşanan gecikmeler yalnız özelleştirme ve yatırımda değil, yabancı sermayenin gelişinde de devam etmektedir. Aynı zamanda sağlık ve eğitim yatırımlarında da bu durum söz konusudur. Üniversite eğitiminin koordinasyonunda ve mezun organizasyonunda gecikme ve bir karmaşa yaşanmaktadır. Örneğin; şu anda kimya mühendisi ihtiyacı olmadığı halde üniversitelerin belirli bir oranı halen kimya mühendisi yetiştiriyor. Bilgisayar mühendisi yetiştiren üniversiteler tüm dünyada öne çıkmışken, Türkiye'de ne kadardır? Bunları tartışacak olursak, bu kargaşa sadece politik çekişmeden ve isabetsizlikten kaynaklanıyor diyebiliriz. Eğer Türkiye'de ciddi bir iktidar olursa, karışanı fazla olmazsa ve aydın liderler işbaşında olursa, Türkiye'ye yabancı sermaye akışı artacaktır."

Türkiye'nin potansiyeli

Söyleşimizin bu kısmında Dr. Erdem sözü Türkiye'nin potansiyeline getirdi: "Türkiye ham bir bölge ve hala istihdam sağlayabilecek ucuz bir potansiyele sahip. Aynı zamanda üretimini satma alanları açık olan bir ülke.

Nereye satacaksınız?

Arkanızda 200 milyona yakın nüfusuyla Türki Devletler'in yanı sıra güneyinizde Irak, Suriye var. Kuveyt bir tarafta, Dubai, Bahreyn bir tarafta. Ayrıca Türkiye, Orta Afrika'yla, Sudan'la iyi bir ortaklık başlattı. Binlerce yatırımcı, iş adamı ve üretici o tarafa akmakta ve oradan da 12 komşu ülkeye dağılmaktalar. Sudan hem iletişim hemde ulaşım bakımından merkezi bir yer ve insanları da bu işe çok yatkın. Dolayısıyla Türkiye, Kuzey Afrika ve Arap ülkeleriyle bağlantı kurarak, Batı'dan gelen yeni yabancı sermaye yatırımlarının bu bölgelerde değerlendirilmesini sağlayacaktır. Burada Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi görecektir.

Aria gibi bir kuruluş Türkiye'ye 4-5 miyar Dolar'a yakın yatırım yaptı. Bunu para gözüyle değil yatırım gözüyle yaptılar. Bu da doğrudan doğruya yatırım ve nakit sermaye girdisidir. O halde ben buna para gözüyle de bakarım. Çünkü hissedar sağlıyorsunuz, malzeme kullanıyorsunuz ,eğitim veriyorsunuz, üretim ve tüketim sağlıyorsunuz. Bunları dünya piyasasında incelemeye kalktığınız zaman birer bedeldir ve değerdir. Bunların toplamları yüzdür. Yüzün bölümleri farklıdır, yoksa yüzü de paradır."

Bu arada Dr. Zeynel Abidin Erdem'in ana branşını hatırlatmadan geçmeyelim. Dr. Erdem, aslen Yüksek Kimya Mühendisidir, Kim bilir belki de Türkiye'de ihtiyaçtan fazla kimya mühendisi bulunduğu örneğini o nedenle vermiştir. Sudan'ın Orta Afrika'nın önemli bir merkezi olduğuna işaret etmesinin de bir sebebi olsa gerek! Dr. Erdem bu kadar işin gücün arasında Sudan'ın Fahri Başkonsolosluğu görevini de titizlikle ve başarıyla sürdürüyor. Ve birden merak ettiğimiz bir soruyu soruyoruz:

"Erdem Grubu Telekom'a talip mi?"

"Eğer böyle bir fırsat olursa, bu konuda yabancı üç dört firmayla görüşüyoruz ve bunu her fırsatta duyuruyoruz. Bu firmalarla ortak olma niyetimiz var. Zaten burada avantajlarımız; öncelikle bilgi birikimimiz, daha sonra oturmuş ekibimiz ve Türkiye'de itimat edilen ve Genpa olarak kabul gören bir pazarlama şirketi olmamızdır. Bunlar bizim için de karşımızdaki şahıslar için de değerdir. Hatırlarsanız, Aria'nın satın aldığı ve bizim de talip olduğumuz üçüncü operatör bizim hedeflerimiz içindeydi ve de birçok yabancı kuruluşla ortaktık. Fakat Aria'ya nasip oldu. İnşallah sonuç alırlar, inşallah biz de ortaklarımızla iyi sonuç alırız. Amerikalı şirketler Türkiye'ye çok ilgi duymaya başladılar. Bu son bir senede, Amerika Odalar Birliği Başkanı'nın Türkiye'ye ziyareti, Türkiye Odalar Birliği Başkanı'nın Amerika'daki faaliyetleri, TÜSİAD'ın ilişkisi, TABA'nın sürekli bilgi akışını sağlaması bu işleri organize etmekte kolaylık sağlıyor."

ABD'nin 42. Başkanı Bill Clinton TABA kongresi için Türkiye'ye gelmişti. TABA'yı (Türk-Amerikan İşadamları Derneği) duyunca, aklımıza geçtiğimiz günlerde gazete manşetlerine yansıyan olaylı TABA kongresi geliyor. Hemen soruyoruz ve de Dr. Erdem açık yüreklilikle sorumuzu yanıtlıyor:

"Kongrede ucuz kahramanlık adına bu iş yapıldı ve şu an adım açıklamak istemediğim iki üç tane holding, yalan propagandalarla, başta MHP'den milletvekili olan Tunca Toskay'ın bu hanımefendiyi desteklediği hususunda çok büyük yayınlar yaptılar. Hemen akabinde, Turgut Yılmaz'ın arkasında olduğu söylentisini çıkardılar. Daha sonra Derviş'in onu desteklediği hususunda laflar çıktı. Fakat sonunda, bu kadar güçlü insanlara rağmen o oyu toparlayamayan, seçim salonuna bile gelemeyen bir potansiyel çıktı ortaya. Öğreniyoruz ki, yönetim kurulu kuracak kadar bile insan öğesi olmayan bir gruplarmış. Bizim yönetim kurulumuz 48 kişidir. Görüldü ki, 48 oy alamayacak durumdaydılar. Biz 407-408 kişi kongreye katılmıştık ve salonu sonradan terkedenler, kameralardan tespit ettiğimiz kadarıyla 7-8 kişiydi. Toplasanız 20 oy bile çıkmayacak bir durumdu. Hukuki bir skandal yarattılar. Bu skandal ile, TABA'yı bugüne kadar bazı çok alt seviyedeki insanların kurdukları, 30-40 tane üyesi olan derneklerin düştüğü duruma düşürmeye çalıştılar.

Fakat TABA, Merhum Turgut Özal tarafından kurulmuş, çok değerli genel başkanları ve üyeleri olan ve de bu tip olaylara basamak olmayacak kadar yoğun kültüre sahip bir dernektir. Bu dernek sadece İstanbul'da değil Anadolu'da da beslenen, desteklenen bir dernektir. Ve bu geçitin verilemeyeceği, ikinci kongrede kimsenin aday çıkaramamasından belli oldu. Bazı kişi ve şirketler bu derneği kullanarak birtakım kişisel çıkarlar sağlamak ve ucuz kahramanlık yapmak niyetindeydiler. Bunu çok iyi biliyoruz. Günü geldiği zaman bizim de onlara karşı yapacağımız birtakım şeyler olacak. Siyaseten yapacaklarımız olacak. Bu insanlar TABA'ya üye olmadıkları halde büyük paralar harcayarak; şehir şehir, kapı kapı dolaşarak topu topu yedi sekiz kişiye ulaşabildiler ve terbiye oldular. Bunların içerisinde Türk siyasetinde iddialıyım diyenler var, önemli ihracat kuruluşlarının başında olanlar var ama gerçekten yanlış söylediğimi düşündüğüm bir kelimeyi doğru söylediğimi sonradan anladım.

TABA, tükürüğü ile bu yanlışı boğar ve boğdu da. Yok oldular. Asimile olup gittiler. Bizim şimdiye kadar, hiçbir zaman, kendi içimizden çıkaracağımız bir başkanı, ittifakla çıkarmadığımız olmamıştır. Hiçbir kongremizde hiçbir olay yaşanmamıştır. Hiçbir üyemiz derneği ayağa düşürüp mahkemeye gitmemiştir. Burası gerçekten Türkiye yararına çalışan, insanları birleştiren ve denizaşırı bir ülkeye kavuşturan, çok tarihi bir dostun yani Amerika Birleşik Devletleri'nin Ticaret Odası'nın ortağıdır. Böyle güzel bir kuruluşu, hukuki bir dayanak olmaksızın ve hukuku yanıltarak bir müddet için durdurabildiler.

TABA'nın hemen hemen tamamı, Amerikan işadamları, Amerika ile iş yapanlar ve Amerika'da iş yapanlardır. Çoğu Türk'tür. Bizim yönetim kurulumuzun % 56'sı Amerikalı'dır, Amerikan şirketleridir. Amerikalı'larla çok düzeyli bir çalışma münasebetimiz var. Gerek sosyal, gerek ekonomik ciddi ilişkilerimiz var. Diğer Avrupa ve Amerikan kuruluşlarıyla çalışmalarımız var. Türkiye'nin refah ve mutluluğu için çalışan bir kuruluşuz. Onun için kendi refahı için çalışana geçitimiz yoktur.

Amacımız; Türk ve Amerikan işadamlarının biraraya getirilmesi, Türkiye'deki ve Amerika'daki iş hacminin arttırılması, eğitim, sosyal ve ekonomik alanlarda bu iletişimin ticaret odaları bazında taşınabileceği noktalara taşınması, yatırım yapılması, kredi sağlanması, özelleştirmeden istifade ederek ortaklıklar kurulmasıdır.

Şu anda listemizde 900'ün üzerinde üyemiz var. Bunlara vefat etmiş yada ayrılmış üyelerimiz de dahildir. Günde ortalama 15 üyelik başvurusu almaktayız. Biz üyelerimizi seçerek alıyoruz. Üyeliğe giriş aidatını 5000 Dolar'a çıkardık. Genç ve girişimci üyelerden ise 2500 Dolar alıyoruz. Nasıl ulaşılamayan, erişilemeyen, dünyada başarılar sağlamış bir Clinton'u Türkiye'ye getiren TABA gördüyseniz, ileride daha başarılı daha güzel, daha iyi şeyler yapacak bir TABA göreceksiniz."

Sanayi mi? Ticaret mi?

Dr. Erdem'e Yönetim Kurulu Başkanı bulunduğu telekom sektörünün güzide kuruluşlarından Genpa'yı da içeren Erdem Grubu'nun üretime yönelik yatırımları olup olmadığını ve bu konudaki yaklaşımlarını sorduk.

İşte Başkan'ın yanıtı:

"Bizim hem Avrupalı hem de Amerikalı ortaklarımız var. Şu anda üretime yönelik yatırım yapanlar zor durumda. Biz başlangıçta üretime yönelik bir çalışma başlatmıştık. Fakat biliyorsunuz Türkiye iki tane çok ciddi kriz atlattı. Bu yatırımı yapanların % 60'ı iflas etti ya da piyasadan çekildi. Bizim işimiz ithal ikame ticarettir. O ticareti şimdilik sürdürmeye azimliyiz. Önümüzdeki dönem eğer kredi faizleri ve Türkiye'deki Dolar artışı dizginlenecek olursa, istikrarlı ve itimat edilir bir hükümet kurulursa, tabii ki yatırım bizim hedeflerimiz içerisinde. Nitekim şu anda İzmit'te, bir milyon metrekare üzerinde kurulmuş, her türlü yatırıma hazır dört tane fabrikamız var. Bunlardan birinde kalıp yapıyorduk. Bir diğerinde halen sübap üretiyoruz. Birinde hava soğutucu - klima cihazı imal ediyorduk. Ama bu krizler nedeniyle devam edemedik. "

Acaba Genpa Grubu enerji konusuna nasıl bakıyordu?

"Enerji konusu, çok büyük holdinglerin ve bizden daha güçlü firmaların işidir. Şu ana kadar biz o konuya eğildiysek de birşey yapamadık. Büyük sermaye istiyor. Ciddi ve büyük ortaklar istiyor. Bu konu telekom gibi değil. Telekom hemen üretime geçen, sizin harcamalarınıza karşılık veren ve döngüyü rahat sağlayan bir sistemdir. Enerji ise, yatırım ve dağıtım evrelerinden sonra paraya dönüşen bir olgudur. Geç olduğu için kuvvetli şirketlerle ortaklık yapmak gerekiyor. Zaten şu anda enerji konusu bazı firmalar tarafından paylaşılmış durumdadır. Bu konuda yakın gelecekte yeni projemiz yok. Türk ve dünya telekom sektörü, oyuncuları "Telekom sektöründe dünya ve Türkiye birbirinden farklı değil. Dünyada telekom fazla şişirildi, fazla üzerine gidildi ve fazla abartıldı. Piyasalarda hisse senetleri tavan yaptı. Fakat gerçeklerle ve Asya ekonomik krizinin başlangıcıyla Amerika'ya yansıyan negatif borsa taban potansiyeli, zaman içerisinde bütün dünyaya yayıldı ve şişirilmiş olan telekom hisse senetleri, balona toplu iğne batırılmışçasına patladı. Cisco da aynı akıbete uğradı. Cisco gibi bir firmanın iflas edebileceği ya da 7-8 bin elemanını işten çıkaracağı hayal bile edilemezdi. Firmaların ayağı şimdi yere değdi. Kaybettikleri irtifayı kazanmak için yeniden havalanma, hareketlenme ve daha realist bir organizasyona sahip olma çalışmalarına ağırlık verdiler. Bizde Turkcell güçlü bir firmadır. Çünkü en kuvvetli ve en fazla abonesi olan firmadır. Konuşma süresi ve geliri yüksek olan bir firmadır. En fazla dakika üreten firmadır. Turkcell'in hisselerinin düşüş sebebi, dünyadaki borsaların çalkalanmasından kaynaklanmaktadır.

Turkcell önümüzdeki dönemde çok yükselecek ve değer yargıları yerine oturduğu zaman asıl yerini bulacak olan en öndeki kuruluşlardan biridir. Nitekim Türkiye'de de bu kadar zengine, bu kadar büyük yatırım yapan insanlara rağmen, tek uluslararası ortama açılan, hisse senedi satan Turkcell'dir. Bunun için Turkcell milli bir kuruluştur ve ben Turkcell'i Türkiye'nin önemli bir kuruluşu olarak tarif ediyorum. Her Türk vatandaşının Turkcell'in arkasında durması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Turkcell, Cumhuriyet tarihi boyunca Wall Street'te hisse senedi satıp Türk bayrağını dalgalandıran ilk ve tek şirket olma onurunu kazanmıştır. O yüzden ben, Turkcell'in çok yükseleceğine ve abonelerinden aldığı güç ile çok iyi bir noktaya geleceğine inanıyorum." 

Yorumla