Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

24 Kasım Öğretmenler günü kutlu olsun. Bugüne özel röportajımız "Bir Mardin Hikayesi"

Tarih: 24.11.2015
  Yazdır

BİR MARDİN HİKÂYESİ
 
2015 Nobel Kimya Ödülü verilen Prof. Dr. Aziz Sancar'ın ilkokul öğretmenliğini yapan Beyhan Olcay, bilim insanının günümüze uzanan hikâyesinin ilk adımlarının tanığı olarak başarıya uzanan yolun nedenlerini anlattı.
 
Başarıya ulaşmak kolay değildir. Kurulan hayaller ve ulaşılması amaçlanan hedeflerin gerçek olması için pek çok faktörün biraraya gelmesi gerekiyor. Kişisel azim ve yetenek, aile ile arkadaş çevresinin desteği ve belki de biraz şansın yanı sıra başarı için ilk adımlar eğitim hayatının başında atılıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye topraklarında da geçerli olan bu yazılı olmayan etkenler gerçekleştiği zaman ise bazen ismi yüzyıllarca anılacak insanların ortaya çıkmasını sağlıyor. Öğretmenler ise gelecek yıllarda becerileri şekillenecek olan bu çocuklara ilk yön göstericileri oluyor.
 
Tarih yazılmaya başladığından bu yana Anadolu toprakları da kendi alanlarında başarılı pek çok insanı ortaya çıkarmasını bildi. Spor, siyaset, sanat ve bilimin gibi pek çok farklı alanda yaptıklarıyla yön verenlerin son temsilcilerinden biri de Prof. Dr.  Aziz Sancar oldu.
 
Dünyanın en prestijli ödüllerinden biri kabul edilen ve 1901 yılından bu yana Fizik, Edebiyat, Kimya, Barış ile Fizyoloji veya Tıp alanlarında yaptıkları çalışmalar ile insanlığa hizmet edenlere verilen Nobel'in 2015 yılındaki kazananlarından biri olan bilim insanı, yaptığı “hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığı ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları” sebebiyle Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü.
 
Aziz Sancar başarıya giden yolun ilk adımlarını Mardin ilinin Savur ilçesinde attı. Doğduğu topraklarda hayallerinin peşinden koşan elbette başkaları da vardı. Okul arkadaşları olan Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem ve Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Dr. Mehmet Nezih Erdem kardeşlerin de gelecek ile ilgili hedefleri vardı. Elbette onlara yön veren ilk insanlardan bazıları öğretmenleri oldu. Onlardan biri de ilkokul yıllarında memleketlerinde okul eğitimlerini aldıkları Beyhan Olcay'dı...
 
MARDİN'DEKİ TESADÜF         
 
Hikâye 1956 yılında başlıyor. Amasya doğumlu 20 yaşındaki genç bir kadın ilk öğretmenlik deneyimi için önce Mardin'e gelir, ardından Savur'a ulaşır. Ancak küçük şehirdeki hayat daha önce ortaokuldan sonra Öğretmenlik Bölümünü okuduğu Konya'dan ve yüksek tahsilini yaptığı Ankara'dan çok farklıdır. Burası onun için bilinmeyen bir dünya. Hatta konaklayabileceği bir otel dahi yoktur. Otogarda arayış içerisinde ne yapacağını düşünürken bir meslektaşı ile karşılaşır. Yardımına başvurduğu ve bir yıl kadar sonra eşi olan Mardinli Türkçe öğretmeni onu bir ailenin yanına kiracı olarak yerleşmesi için yardımcı olur. Burası Aziz Sancar'ın çocukluğunda yaşadığı aile evidir...
 
Beyhan Olcay, dört yıl boyunca, yani 1960 yılına kadar kaldığı şehirde geleceğin başarılı bilim insanının hem aile hem de okul hayatına tanıklık eder. Sekiz çocuklu bir ailenin en küçük üyelerinden biri olan Aziz Sancar o dönemlerde henüz ilkokulda beşinci sınıf öğrencisidir. Beyhan Olcay, canayakın, hep hareketli ve zeki bir öğrenci olarak tanımladığı Sancar'ın futbola olan düşkünlüğünü ise “Taraftarı olduğu takımı çok severdi ve duvarlara 'Aziz, ölene kadar Galatasaraylı' diye yazardı” sözleriyle anlatıyor.
 
İlkokul yıllarından Aziz Sancar ile sıra arkadaşı olan Dr. Zeynel Abidin Erdem'in hatıralarında da geleceğin bilim insanı herkesten daha farklıydı. Okul arkadaşının daha o günden başarıya kilitlenmenin sonuçlarını kendilerine gösterdiğini belirten Erdem, “Biz uyurken o sabahlara kadar ders çalışırdı” diyor ve verilen ödülün onu tanıyanları hiç şaşırtmadığını, sonuna kadar da hakedilmiş olduğunu söylüyor.     
 
ZOR ŞARTLAR
 
Aziz Sancar'ın ailesi diğerlerine göre az da olsa iyi bir durumda sayılırdı. Ancak bu küçük fark aslında pek bir şey ifade etmiyordu. Zira o yıllarda bölgedeki hayat şartları herkes için eşit derecede zorlu sayılırdı. Fakat sonraki yıllarda ortaya çıkacağı gibi bu durum engellerin aşılamayacağı anlamına gelmeyecekti. Aldığı uluslararası ödül ise bunun en büyük kanıtı oldu. 
 
1950'li yılların sonlarında bölgedeki yerleşim alanlarından evlerin yüzde 90'nda su yoktu. Elektrik ise hiçbir yerde kullanılamıyordu. Beyhan Olcay, ülkenin kalabalık ve büyük şehirlerine göre daha zorlu olan Savur'daki hayat şartlarına rağmen öğretmenlik yaptığı çocukların mutlu olduğunu söylüyor. Hatta bu koşulların gelişimlerinde de önemli bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor.
 
“Yaşadıkları yerden başka yerleri bilmiyorlardı. Yokluk ve yoksulluk vardı. Kitapları olanların eski kitapları, alamayacak olan çocuklara veriliyordu. Eğitim böyle devam ederdi. Günümüzün aksine belki de o dönemlerde dikkat dağıtıcı dergi, akıllı telefon, bilgisayar ve televizyon gibi unsurlar yoktu. Ancak zor yaşam şartları kolaylık da sağlamıyordu. Buna rağmen bu durum onlara engel yaratmak yerine azimli olmalarını öğretiyordu. Bu ise bölgede doğan pek çok çocuğun aynı Aziz Sancar gibi gelecek yıllarda başarılı olmasına neden oldu. Zekiydiler...” cümleleriyle dönemi anlatan öğretmen Beyhan Olcay, ailelerin de bu gelişimde önemli bir etkisi olduğuna inanıyor.
 
Beyhan Olcay: “Mardin'de çocuklar sadece kitaplar ve öğretmenlerden aldıkları bilgilerle kendilerini geliştirebiliyordu. Bu nedenle onların derslerde eğitmenin yanı sıra hayat ile ilgili konularda öğrenim vermenin de önemi büyüktü.”
 
AİLE ETKİSİ
 
Velilerin neredeyse tamamının okuma ve yazma bilmediğini, ancak insanlara karşı saygılı ve çocuklarıyla ilgili olduklarını belirten Olcay, “Anneler çocuklarına et yemeklerin en lezzetli kısımlarını verirdi. Okula gönderirken ise ceplerine kuru üzüm koyarlardı. Günümüz çocukları cips ile besleniyor” anısını anlatıyor. Öğretmen, o yıllarda bölgedeki öğrenciler için okul hayatının önemli olduğunu ve bu nedenle küçük yaşlarda ailelerinin yanından ayrıldıklarını söylüyor.
 
Daha üst sınıflarda eğitimlerine devam eden öğrencilerin en yakın Mardin'e gittiğini anlatan Beyhan Olcay, “Şehir 45 kilometre uzakta olmasına rağmen çeşitli nedenlerden dolayı ulaşımı saatleri bulabiliyordu. Dolayısıyla ailelerinden uzakta yatılı okuyan veya günün uzun bir zamanını onlardan ayrı geçiren çocukların büyümeleri gerekiyordu” sözleriyle gençlerin gelişim nedenlerini tanımlıyor.  
 
DÖNÜM NOKTASI
 
Yüksekokuldan Fen Dersleri Grubu mezunu olan Beyhan Olcay, Savur'da görev yaptığı yıllarda Biyoloji, Kimya ve Fizik dersleri vermiş olsa da asıl uzmanlık alanı sonraki yıllarda sürdürdüğü tek branş Matematik olmuş. Olcay, 20 yılı aşkın rakamları öğrettiği çocuklar arasında başarılı olan çok talebesi olduğunu, Mardin'deki öğrencilerinin olduğu sınıfın da bunlardan biri olduğunu belirtiyor. O öğrencilerden ikisinin ise Aziz Sancar'ın okul arkadaşı olan Erdem Holding'in kurucuları Dr. Zeynel Abidin Erdem ve Dr. Mehmet Nezih Erdem kardeşler olduğunu hatırlatıyor. Uzun boylu oldukları için ikiz kardeşlere flama ve bayrak taşıttığını hatırlayan Olcay, tüm öğrencilerinin başarılarıyla gurur duyduğunu söylüyor.
 
GÜZEL GÜNLER
 
Dört yıl boyunca öğretmen ve müdire olarak görev yaptığı Mardin'in Savur ilçesi Beyhan Olcay'ın zihninde pek çok hatıra birikmesini sağlamış. Şehrin kendisi için önemli bir yer olduğunu, şehirde hem özel hayatında hem de mesleki hayatında pek çok ilki yaşadığını da ifade eden öğretmen, farklı kültürlerin biraraya geldiği bölgede kendisini de bir anlamda öğrenciye dönüştürdüğünü belirtiyor. İki çocuğunun doğduğu, ancak sağlık hizmetlerinin eksikliği nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığı şehir onun için memleketinden farksız bir konuma yükselmiş.
 
Beyhan Olcay, 1950'li yılların sonlarında Savur'daki günlük hayatın kendine has bir şekilde devam ettiğini söylüyor. Örneğin elektrik olmadığı için kullanılan gaz lambalarının fitillerinin ne kadar değerli olduğunu hatırlıyor. Zira yakın gibi görünen büyük şehre ulaşım pek de kolay değildir ve elektriğin olmadığı bir yerde karanlık basınca ışıksız kalmak işleri uzunca bir süre aksatacağı anlamına geliyor.
 
Bir de bölgede, ağırlık kavramının nasıl farklı işlediğini anlatıyor emekli öğretmen. Etin tartılmadan, doğrudan parçalar halinde satıldığını ve elektrik, dolayısıyla da buzdolabı olmadığı için iki gün içerisinde bozulmadan tüketmek zorunda olduklarını anlatıyor. Tabii bir de çamaşır makinesinin o yıllarda bölgede hiç bilinmediğini de... Bulunan çözüm olan çamaşırcı kadınların teslim aldıkları elbiseleri yıkadıktan sonra sadece kurutmakla kalmayıp, ütülerini de yaparak güzelce paketledikten sonra teslim ettiklerini ise gülümseyerek anlatıyor.
 
Ancak Beyhan Olcay'ın en heyecanlı dillendirdiği hatıraları öğrencileriyle ilgili olanları... Birlikte gittikleri piknikte bölgeye özgü bir şarkı söyleyerek yuvalarından çıkardıkları akrepleri önceden hazırladıkları ilmiklerle ustaca yakalamaları ve tehlikeli böceklerle oynamaları onu çok şaşırtmış. Tabii çocukların zekâ gösterileri sadece bir olayla sınırlı kalmamış. Mezun olmalarına yakın üst okullar için başvurularda kullanılmak üzere fotoğraf çektirmesi gereken bir grup öğrencisine yaptığı “Herkes kravat takıp, ceket giysin” tavsiyesine bulunan çözüm öğretmeni hala gülümsetiyor. Çünkü kalabalık arkadaş grubunda sadece birinin sahip olduğu bu elbiseler, sırayla herkes tarafından giyilerek tavsiye yerine getirilmiş.
 
EĞİTİM VE ÖĞRETİM
 
Elbette geçmiş günlerin olayları herkes için aynı anlamı ifade etmeyebiliyor. Ancak 60 yıl kadar önce Mardin'de birlikte yaşayan bir öğretmen ve öğrencileri için her an hatırlanmaya değer.
 
Beyhan Olcay, Aziz Sancar ile uzun süre önce Savur'da karşılaşmış. Ancak hala hatırlandığını biliyor. Zira öğrencisi, Savur'daki çocukluk yıllarında sınıf arkadaşı olan öğretmenin oğlu aldığı Nobel Ödülü'nü tebrik etmek için onunla iletişim kurduğunda, ilkokul eğitmeni için “Bana matematiği sevdiren öğretmenim” ifadelerini kullanmış. Bir insan tarafından hatırlanabilmek için karşınızdaki insana bir şeyler katmak gerekiyor. Öğretmen Beyhan Olcay'ın yaptıkları ve hayata bakış açısı ise neden hatırlandığını açık bir şekilde kanıtlıyor.
 
Öğretmenlerin üstlendiği görevin sadece eğitim olmadığına dikkat çeken Olcay, çocuklara oturup kalkmalarını veya davranış şekillerini de öğretmelerinin önemli olduğunu belirtiyor. Zira öğretmenlerin öğrencilerine bir nevi rehberlik yaptığını düşünüyor. Olcay, hayat şartları ve imkânlar zor dahi olsa çocukların öğretmenlerinden ve kitaplardan öğrendikleri ile başarılı olmak için ilk adımlarını atabileceklerini söylüyor. Ayrıca başarılı olmak için belirli koşulların biraraya gelmesinden daha önemli olanın olumlu düşünmek ve hoşgörülü olmak olduğunu vurguluyor. Kendisinin de uyguladığını belirttiği bu düşünce ve hayat tarzının tamamlayıcısının ise öğrenme merakı olduğunu ifade eden Olcay, her gece yattığında kendine o gün ne öğrendiğini sorduğunu ve bu alışkanlığını hala sürdürdüğünü söylüyor.
 
Beyhan Olcay, emekli olduğu yaklaşık 40 yıldan bu yana daha sakin bir hayat yaşadığını söylüyor.
 
Günlük haberleri tablet bilgisayarından takip ediyor. Yetiştirdiği ve eğitimlerini destekleyerek vali yardımcısı, hukuk profesörü, yönetici ve mühendis gibi meslekler edinmelerini sağladığı beş çocuğu ve torunları ile iletişim kurmak için akıllı telefonunu kullanıyor. Ancak mesleki hayatını yıllar önce bitirmiş olsa da bıraktığı izler ailesinin dışındakiler tarafından da hatırlanmasını sağlıyor. Zira görev yaptığı ilk yer olan Mardin ve son şehir olan Eskişehir gibi Türkiye'nin çeşitli illerinde yetiştirdiği binlerce öğrencisi tarafından onlara öğrettikleri ve kattıkları ile anımsanıyor. 
 
Kaynak: Bir Mardin Hikayesi

Yorumla