Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Yavaş Ama Sağlam Adımlarla Büyüdü

Tarih: 4.01.2010
  Yazdır

İş dünyasının renkli kişiliklerinden biri Zeynel Abidin Erdem. Şirketlerini ağır ama güvenli bir şekilde büyüttü. DEİK Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi ve Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Erdem, iş dünyasındaki başarısının sırlarını anlattı. 
Ticarete babasının "faizle uğraşma, harama bulaşma" nasihatiyle başladı. Hayatı boyunca da bu nasihatten çıkmadı. Yavaş ama sağlam adımlarla büyüttü işlerini. Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Zeynel Abidin Erdem'in iş dünyasındaki başarısında üç sır gizli.. 
İçinde yedi dilin konuşulduğu, yedi dinin yaşandığı, yedi ayrı kültürün var olduğu bir şehir Mardin. Mezopotamya'nın başkenti olan bu şehir, farklılıkları kabul etmiş, hoşgörü, sevgi ve saygıyla bir arada yaşayan insanlarıyla çok özel bir yer edinmiştir. Yazımıza Mardin'i anlatarak başladık belki ama konumuz Mardin değil, Türkiye'nin önde gelen iş adamlarından Erdem Holding'in Yönetim Kurulu Başkam Zeynel Abidin Erdem. Yaşamı, kültürü ve iş hayatıyla iş dünyasında özel bir yer edinen Erdem'i anlatmak için Mardin'le başlamak gerekiyordu. Çünkü, Erdem'in yaşamının odak noktasında da Mardin var. Kendisinden Mardin'i, ailesini, iş yaşamını dinlemeden önce birkaç not verelim size. 
Zeynel Abidin Erdem; DEİK Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi ve Türk - Ispanya İş Konseyi Başkanı, Türk Irak İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi, Türk Fransız İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi, Marmara Bölgesi İspanya Fahri Konsolosu, Sudan Cumhuriyeti Fahri Başkonsolosu. Yoluna, doğduğu günden beri ayrılmadığı ikiz kardeşi Mehmet Nezih Erdemle birlikte devam Erdem, aynı zamanda, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın yakın dostuydu.


Mardin'in sizin için özel bir yeri var. Mardinli olmak, iş hayatınıza neler kattı?

Mardinli babaerkil bir aileyiz. Mardin'de çocuklar çok itinayla yetiştirilir. Mardin'in kültür yapısı çok geniştir. Mardinlilerin yüzde 80'i iş adamıdır ve çoğunlukla ticareti çok iyi becerir ve bilirler. Çünkü Mardin, Mezopotamya'nın başkentidir. Bir taraftan Irak, bir taranan Suriye, bir taranan İran'a uzanan kolları var. 
Dolayısıyla bu geçişlerden istifade ederek ticaret yaparlar. Bildiğiniz gibi Suriye, Irak ve Ortadoğu'da birçok şey yokken, her şey Türkiye'den götürülürdü. Onlardan da petrol alınırdı. Bu nedenledir ki, biz bu işleri küçükken aile tarafından görevlendirilerek ticaret yapmaya alışkın insanlar olarak yetiştirildik.

Eğitim için Mardin'den ayrıldınız. Ama en büyük hayaliniz olan siyasal bilgiler fakültesine sadece üç ay devam ettiniz. Neden? 
Nasip olmadı. Bütün idealim oydu. Üniversitede ikincilikle girmiştim fakülteye. Bir öğretim üyesiyle bir anlaşmazlıktan dolayı tahsilime son verdim. Yıldız Üniversitesi Kimya Bölümü'ne girdim. Kimya zor bir branştı. Kimyasız insanların yaşamayacaklarını, bütün hayatımızın nefes alışı dahi kimyanın fonksiyonlarım belirlediğini hissettiğim için bu bölümü seçtim. Asıl düşüncem de sanayicilik yapıp, herhangi bir buluş üzerinden devam edip, ileride de Türk sanayiine katkı sunmaktı. Üniversitede de öğretim üyeliği yaptım yedi yıl. Buna rağmen baktım ki, dört duvar arasında kalmış, sıkışmış bir Türkiye var. Kredi yok, hammadde imkanları çok kıt, ithalat, ihracat çok zor, duvarlarla çevrilmiş gümrük kanunları... En iyisinin sanayi ve diğer işlere yatırım yapmadan önce ticareti öğrenmek olduğunu düşündüm. Kimya mesleğimdi zaten. Kimyevi maddelerin ticaretini öğrenmek en doğrusuydu. Zaten o dönemler en popüler işlerden bir tanesi kimyevi madde işiydi.

Ticarete ilk başladığınız dönemlerde neler yaptınız? 
Açıkçası, ilk ticaretim çok kolay değildi. 1960'lı yılların ortalarıydı. Bugün Eminönü'nde tezgah üzerinde biryantin, fanila, tarak gibi şeyleri satan çocuklarla sohbet ettim. Defolu mal sattıklarını ama temin edemediklerini öğrendim. Bu ürünler nereden alınır düşüncesiyle yola çıktım. Önemli bir gömlek fabrikası vardı. Onlardan ihraç fazlası malları almaya başladık. 
Zaman geçtikçe aldığımız ürünlerin sayısı artıyordu. Bir gün, balyalarda çok fazla mal çıkınca, farkını kendilerine ödeyeceğimi söyledim. Onlar çok şaşırdılar ve bizi kollamaya başladılar. Ve firmanın defolu mallarının dağıtım ve ticaretini bize devrettiler. İthalatçı oldum. Tekstil ve sanayicilere boya maddeleri satanların hepsine ulaştık. 
O dönem Türkiye'de her şey kayıptı. İthalatı yapılmamış mallar gelirdi, bunlar faturasız satılırdı. Birçok kaynak bir şekilde kullanılır ve Türkiye çarkını çevirirdi. Ve kimse "ne yaptın" diye sormazdı. Biz bunların dışında kalmaya çalıştık. Çünkü yer edinmek istiyorduk. Zaten çarkı öyle çevirenlerin hiçbiri kalmadı. Daha sonra farklı mamullere döndük. Genpa da ismini oradan aldı; genel pazarlama.

Ticarete başlarken, babanızın verdiği öğütler vardı..
Babam dürüstlük ve doğru insan sembolüydü. Çünkü seyitti. Onların yanlış yapma lüksü yoktu. Konuşmazdı pek, çok sohbet eden biri değildi. Ticarete başlarken ona, bana neler diyeceğini, vasiyetinin ne olacağını sordum. O bana, "Sana söyleyecek bir şeyim yok. Sen her şeyi bilen adamsın" Oysa hiçbir şey bilmiyordum. O, bana güven vermek için bunu yapıyordu. "Peki, bana para verdiniz, İstanbul'a vardım. İstanbul'da ne yapacağız" dedim. İki şey yapma dedi; faiz işleriyle uğraşma, harama bulaşma, git bu parayla ticaret yap, batarsan gel bana, söylediğim iki şeyi yaparsan benden bir şey isteme, bu dediğim iki şeyi yaparsan çok büyürsün.

Peki sizce basarınızdaki etkenler neler oldu?
Başarımın birkaç tane sırrı var. Birincisi, karşıdaki insanlara en az sizin kadar hak vermelisiniz. İkincisi çalışanların hakkını yememelisiniz. Üçüncüsü, varlığınızın büyümesini sağlarken haksızlıklara meyil etmemeniz.

Siz aynı zamanda da DEİK Yönetim Kurulu Üyesi ve İspanya İş Konseyi Başkanısınız. DEİK'in iş dünyasında nasıl konumlandırıyorsunuz? 
DEİK, TOBB şemsiyesi altında, iş adamlarımıza hem dışarıda, hem içeride organizasyon yaratıp, ihracat, pazarlama ve yatırım transferini yapan kurumdur. Aynı zamanda, 50'nin üzerinde ülkede ticaret, 100'ün üzerinde ülkenin de Türkiye'de yatırımını sağlamıştır. 100 kurum üzerinde kurum getirmiştir Türkiye'ye. Özelleştirmede Türkiye'nin çok büyük reklamını yapmıştır. DEİK bugün TOBB Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu'nun çok büyük çalışmalarıyla hayatını sürdürüyor, işlerini yapıyor. Türkiye'nin bütün müstesna şirketleri ve işadamları bize üyedir. DEİK'in en doğru ve kurumsal hizmetlerinden bir tanesi de ticari komünikasyonu hazırlayacak zemin ve kişi eğitmesidir. Dolayısıyla DEİK'i ben önemsiyorum. İmkan ve zaman oldukça oraya hizmet veriyorum. Ayrıca, DEİK olarak 34 yönetim kurulu üyemizle ve icra kurulumuzla, Türkiye'nin uluslararası platformda aşama sağlayabilmesi için Yönetim Kurulu Başkanımız M. Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun ensemizde boza pişirdiğini ve yoğun çalıştığını görüyor ve takdir ediyorum. İcra Kurulu toplantılarında Sayın Rona Yırcalı, asker yoklaması gibi büyük efor sağlayarak çalışıyor.

İspanya İs Konseyi'nin Türkiye'ye ve iş dünyasına kazandırdıklarını anlatabilir misiniz? 
DEİK kurulduğunda, Türkiye ile İspanya arasında yaklaşık 60 milyon dolar ihracat, 600 milyon dolar civarında da ithalat yapılıyordu. DEİK kurulduktan sonra, 150'nin üzerinde seyahat yaptık ve 10 milyar dolara yaklaşan ithalat, ihracat, pazarlama ve yatırım miktarına ulaştık. Türkiye'nin İspanya'da tanınmasında DEİK'in çok büyük payı var. İspanya bugün, Avrupa Birliğinde bize arkasını dönmeyen, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesini çabalayan bir tutum içinde. Bu sürede İspanya'ya ayrı fraksiyonlarda üç ayrı hükümet gelmesine karşın, Türkiye aleyhine hiçbir tutum içine girmediler. İspanya'yı Türkiye'nin en yakın dostu ilan ediyorum ben. Ömrümün birkaç yılı İspanya'ya hizmet vererek geçti. Ama değdi. Ciddi krediler verdiler bize.

Yorumla