Haberler

İş dünyasında bir çırpıda büyüyen şirketlerin yanı sıra bir de yavaş yavaş ama sağlam adımlarla büyüyen şirketler vardır. Büyük bir hızla büyüyen şirketlerin yıldızı hemen sönebilir. Ama adım adım ilerleyenleri sarsmak biraz zordur.

Ermeni meselesi ve gerçekler

Tarih: 29.05.2005
  Yazdır

 

DR.ZEYNEL ABİDİN ERDEM’İN 29 MAYIS TARİHLİ STAR GAZETESİ YAZISI

Geçen hafta itibariyle Ermeni sorunu hakkında yapılacak bir konferans gündemdeydi. Ancak başta Adalet Bakanımız Cemil Çiçek olmak üzere halkımızın tüm kesimlerinden büyük tepki aldığı için son anda ertelenmiştir. Burada dikkat çekici bir detay vardır: Ermeni iddialarına karşı Türkiye’nin cevap hakkını kullanacak hiçbir aydınımız konuşmacı olarak davet edilmemiştir. Peki tek taraflı fikirlerini savunacak konuşmacıların yer aldığı bu konferansın yarın Türk milleti hakikaten bir iddiaya maruz kalırsa Ermeniler’in aleyhimize kullanacakları bir referans olacağını bilmiyor musunuz? Dünyada Türkiye aleyhine hiçbir referans yokken, bu gibi girişimlerle yoktan var etmek mantıklı mıdır? Diaspora büyük para harcıyor. ABD’de ve tüm Avrupa devletlerinde para harcayarak tarihi çarpıtan adamlarını öne çıkarıyor. Oysa biz bugün kendi içimizden vuruluyoruz.

Osmanlı’da 33 Ermeni vekil

Bu konuda bazı tarihi gerçekleri kasıtlı olarak görmezden geliyorlar. Örnek verecek olursak 20’nci yüzyıl başlarında İstanbul’da durum şöyleydi:

Osmanlı parlamentosunda 33 Ermeni asıllı vekil ve 22 bakan görev almıştı. İmparatorluğun, devleti temsilen dış ülkelere gönderdiği 7 büyükelçi Ermeni asıllıydı. Bunlara ilaveten 29 tane de üst düzey Ermeni bürokrat mevcuttu. Şimdi bu uygulamalar karşısında, devlet politikası olarak Ermenilere karşı toplu imha eylemi uygulandığından söz edilebilir mi? Tam tersine, Türklerin Anadolu’ya hakim olduğu 1000 yıllık sürede, Ermeniler sadık ve imtiyazlı azınlıktan sayılmış ve pek çok olayda öne çıkarılmıştır. Örneğin Dolmabahçe ve devlet başkanlarının konuk edildiği Çırağan Sarayları da, bu nedenle Ermeni mimarlara yaptırılmıştır. Kaldı ki, 200 yıldan daha uzun bir zamandır, aksamadan günümüze kadar gelen bir gelenek ile, Türklerin tarih boyunca Ermenilere gösterdiği iyi muameleye şükran borcu olarak, her yıl Ramazan ayında Ermeni Patrikhanesi’nde İstanbul’daki ileri gelen devlet erkanına iftar yemeği düzenlenmektedir. Osmanlıları soykırımla suçlamak bilimsel gerçeklere de aykırıdır. Çünkü sosyoloji ilminde imparatorluk demek, farklı din, dil ve ırktan insanların beraberce yaşadığı devlet şeklidir. Tarihteki hiçbir imparatorlukta, farklı bir durumla karşılaşmıyoruz. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan İsrail ve Filistinliler 350 yıl kardeşçe birlikte yaşamıştır. Hiçbir azınlığın din özgürlüğü kısıtlanmamıştır. Bu konuda birkaç Ermeni asıllı, sözde tarihçinin arşivlere dayanmadan ileri sürdüğü iddialar bilimsel araştırmaya dayanmaz. Bu konuda en kapsamlı bilimsel araştırmayı Amerikalı 70 bilim adamı yapmış ve bulgularını, 19 Mayıs 1985 tarihli Washington Post gazetesinde bir deklarasyonla yayınlamıştır. Buna göre 1915 olayları asla soykırım sayılamaz. Çünkü o tarihlerde Ermeni çeteciler Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlılara saldırmıştır.

Aydınlarımıza büyük görev düşüyor

İsviçre bir aydınımızı ‘soykırım yapılmadı’ dediği için mahkum ediyor. Neden insanlar 5 bin km. uzakta ideal olmayan meseleler adına bu tip ceza kanunlarını devreye sokuyorlar da, biz Türkler bize itham edilen bu gereksiz atılan bu yaftayı reddetmiyor ve neden bizi itham edene aynı cezayı uygulamıyoruz. Bana göre bu mesele henüz Türk vatandaşlarına, kandaşlarına, dindaşlarına, milliyetçilerine ve memleketimizin özünü benimseyenlere anlatılamadı. Sanırım Ermeni Diasporası, Türklüğünden utananlara, taraf tutanlara, menfaatperestlere bu yalanları kabul ettirdi, bu tarihi yanlışları kafalarına yerleştirip meselenin üzerine gitmelerini istedi.

AKP, CHP ile mutabakata varıp bu meseleyi bir ceza kanunu olarak derhal meclise sevk etmelidir. Fransa’nın sokaklarında Ermeni katillerinin anıtları dikilirken bizim kurtarıcılarımızın anıtları nerede? Nerede bizim ölmüş veya yaşayan kahramanlarımızın anıtları. Önce kendimizi anlatmayı öğrenmeliyiz. Biz kendimizi anlatamadığımız zaman bu iddialar karşısında savunma yapmak her gün daha zorlaşacaktır. Tüm aydınlarımıza bu kutsal görevin yerine getirilmesi için davette bulunuyorum. Zaman daha çok aleyhimize işlemeden.  

 

 

Yorumla